Beyin Hastalıkları sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster
Beyin Hastalıkları sorgusu için yayınlar tarihe göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Alaka düzeyine göre sırala Tüm yayınları göster

B vitamini içeren besinler, ne işe yarar, b vitamini çeşitleri ve faydaları, b vitamini hangi besinlerde bulunur, b vitamini eksikliği belir...

B vitamini içeren besinler, ne işe yarar, b vitamini çeşitleri ve faydaları, b vitamini hangi besinlerde bulunur, b vitamini eksikliği belirtileri nelerdir.


vitaminler

Beyin küçülmesi nedir, nasıl olur, hangi yaşlarda başlar, nasıl önlenir, Beyin küçülmesi belirtileri, tedavisi ve ameliyatı. Beyin Küçülm...

Beyin küçülmesi nedir, nasıl olur, hangi yaşlarda başlar, nasıl önlenir, Beyin küçülmesi belirtileri, tedavisi ve ameliyatı.

Beyin Küçülmesi Hakkında Genel Bilgiler

Beyin Küçülmesi Neden Olur, Hangi Yaşlarda Başlar

Kuymak nasıl yapılır, tarifi nedir, Kuymak videolu ve resimli tarifi, hazırlanışı, malzemeleri, yapım ve pişirme süresi, besin değeri, fayda...

Kuymak nasıl yapılır, tarifi nedir, Kuymak videolu ve resimli tarifi, hazırlanışı, malzemeleri, yapım ve pişirme süresi, besin değeri, faydaları ve zararları.

Kuymak Hakkında Genel Bilgiler

Akciğer kanseri vakalarının neredeyse yüzde 85'lik büyük bir bölümü, tütün ve tütün ürünleri kullanımına bağlı olarak başladığı, ve bu ü...

Akciğer kanseri vakalarının neredeyse yüzde 85'lik büyük bir bölümü, tütün ve tütün ürünleri kullanımına bağlı olarak başladığı, ve bu ürünlerin erkekler arasında kullanımı daha yaygın olduğu için, Akciğer kanseri de erkeklerde daha çok görülmektedir ve en yaygın yaş aralığı 50-70 arasıdır. Akciğer kanseri nedir, nedenleri ve belirtileri hangileridir, akciğer kanserinden korunma yolları nelerdir, akciğer kanseri evreleri ve tedavisi nasıl yapılır, bu hastalığa yakalananlarda yaşam süresi ne kadardır vb. akciğer kanseri ile ilgili bir çok sorunun cevabını bu sayfamızda bulabilirsiniz...

Akciğer Kanseri Hakkında Herşey

Akciğer Kanseri Sayfa İçeriği

Akciğer Kanseri Nedir?

Oksijen vücudumuzun temel yaşam kaynağıdır. Vücudumuza oksijen alınımı ve hücrelerimizin oksijeni tüketmesi sonrasında oluşan karbondioksitin vücuttan dışarı atılmasını sağlamakla görevli akciğerlerimizdeki doku ve hücrelerin, bazı olumsuz etkenler neticesinde kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu akciğer kanseri oluşur. Kontrolsüz çoğalan bu kitleler bulunduğu ortamda büyür ve etrafındaki dokulara yayılabilir, yani metastaz yapabilir ve hasar verebilir.

Küçük hücreli (yulaf hücreli) akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri olmak üzere ikiye ayrılan akciğer kanseri, insan hayatını çok büyük bir tehlikeye atar. Çünkü ölüm denilen şey ne şekilde olursa olsun, solunumun durmasıyla gerçekleşir. Solunum konusunda ise en hayati ve başlıca organımız akciğerlerimizdir.

Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri

Değişik tipleri bulunan küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde, her bir tipin kanser hücrelerinin türü diğerinden farklıdır. Her kanser hücresi farklı şekilde büyümekte ve farklı yollardan yayılmaktadır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tipleri mikroskopla incelendiğinde kanser dokusundaki hücrelerin türüne ve hücrelerin görüntüsüne göre belirlenir:

Skuamoz hücreli karnisom: Akciğerlerde sıklıkla merkeze daha yakın olan bronşiyollerin duvarlarında meydana gelmektedir. Balıksırtı gibi ince ve düzleşmiş bir görüntüsü olan skuamoz hücrelerden kaynaklanır. Epidermoid karsinom da denir. Bu yassı hücreli karsinom, karsinomun alt tiplerin olup, cilt, akciğer, dudak, ağız, mesane, vajina, serviks (rahim ağzı) vb. birçok organdan köken alabilmektedir.

Adenokarsinom: Akciğerlerimizin mukus üreten bezlerinde oluşur ve akciğerin merkezinden çok dış kısımlarına yakın bölgelerinde ortaya çıkar. Bez (salgısal) özellik gösteren hücrelerden kaynaklanır.

Büyük hücreli karsinom: Mikroskopta bakıldığında, büyük ve anormal hücrelerin görüldüğü kanserdir.

Adenoskuamoz karsinom: Mikroskopta düzleşmiş görünen hücrelerden başlayan ve aynı zamanda bez özellikleri gösteren kanserdir.

Pleomorfik, sarkomatoid, veya sarkomatöz karsinom: Mikroskopta kanser hücrelerinin değişik tipleri ile giden bir grup kanserdir.

Karsinoid tümör: Yavaş yavaş büyüyen ve nöroendokrin, yani sinirsel uyarı sonucu hormon salgılayan hücrelerden başlayan kanserdir.

Küçük Hücreli Akciğer Kanseri

Küçük hücreli akciğer kanserlerinin, toplam akciğer kanserlerinin içindeki oranı %15 civarındadır. Çoğunlukla, sigara içen hastalarda görülmektedir. Diğer akciğer kanseri türlerine göre metastaz ihtimali, yani lenfatik sistem ve kan yoluyla vücuda yayılımı daha hızlıdır.

Akciğer Kanserinin Cinsiyete Göre Görülme Oranları

Sigara kullanımı erkeklerde daha yaygın olduğundan dolayı, akciğer kanseri, daha çok erkeklerde görülmektedir. Yaş faktörü de akciğer kanseri nedenlerinden biri olarak kabul edilebilir. Akciğer kanseri çoğunlukla 55 yaş ve üzerinde görülmektedir. Fakat bu; sigaraya başlama yaşına, sigara kullanma sıklığına, çeşitli kanser yapıcı maddelere maruz kalma durumuna göre değişmektedir. Akciğer kanseri 45 yaş altında nadiren ortaya çıkarken, genellikle 50-70 yaşlarında daha fazla tanı konulmaktadır.

Akciğer kanseri, her ne kadar hayati tehlikesi yüksek kanser türleri arasında olsa da, son dönemlerde ortaya çıkan yeni tedavi yöntemleri ve erken teşhis olanakları sayesinde iyileşme oranı her geçen gün artan bir hastalıktır. Yaklaşık olarak dünyada her yıl 1,3 milyon kişi akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde ise her yıl 30-40 bin kişiye akciğer kanseri teşhisi konulmaktadır. Bir yılda, ülkemizde sigaradan kaynaklı akciğer kanseri olan hastaların sayısı net olarak bilinmese de akciğer kanseri vakalarının %80-90’lık bir kısmının sigara kaynaklı olduğu söylenebilir. Akciğer kanserinde erken tanı çok önemlidir. Çünkü akciğer kanseri sıklıkla kemik, karaciğer, beyin ve böbrek üstü bezlerine hızla yayılım gösterebilme özelliğine sahiptir.

Akciğer kanseri hem ölümcül tehlikesi en yüksek olan hem de önlenmesi çok kolaydır. Dünyada en çok 50-70 yaşları arasında görülen akciğer kanserinde risk 35 yaşından sonra artar. Kadınlarda erkeklere göre kanserin seyri çok daha hızlıdır. 25 yıl önce akciğer kanseri her 11 erkeğe karşılık 1 kadında görülürken, günümüzde neredeyse her 2 erkeğe karşı 1 kadında akciğer kanseri saptanmaktadır ve bunun en büyük nedeni artık kadınların da çok sigara içiyor olmasıdır.

Akciğer Kanseri Belirtileri

Aşağıdaki belirtilerin süresi birkaç haftayı aşıyorsa zaman geçirmeden doktora başvurulmalıdır.

  • Ani zayıflama
  • Kanlı balgam
  • İştah kaybı
  • Göğüs ağrısı
  • Ses kısıklığı
  • Yutma güçlüğü
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Kollarda ve omuzda ağrı
  • Göz kapağı düşüklüğü
  • Geçmeyen ve giderek kötüleşen inatçı öksürük
  • Sürekli nefes darlığı, hırıltılı solunum

Akciğer kanserinin en genel belirtisi inatçı öksürüklerdir. Bunun dışında göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, omuz ve kol ağrısı, sırt ağrısı, yutma güçlüğü ve kanlı balgam gibi bulgular da akciğer kanseri belirtileridir. Öksürükle birlikte gelen kanlı balgam, akciğer kanseri hastalarının dörtte birlik bir kısmında görülmektedir. Akciğer kanseri belirtilerinden baş ve kemik ağrısı, yorgunluk ve halsizlik de sıkça görülür.

Akciğer kanserinin belirtileri yaşam bölgesine göre değişiklik göstermektedir. Akciğerin üst kısmına yerleşmiş olan bir kitle, bazı sinirlere bası yaparak kolda ve omuzda ağrıya, ses kısıklığına ve göz kapağı düşüklüğüne neden olabilir. Ancak bu belirtiler birçok hastalıkta görülebildiği için ihmal edilebilmektedir. Herhangi bir üst solunum yolu enfeksiyonu, akciğer enfeksiyonu, kas iskelet sistemi ağrısı bu şikayetlere yol açabilir.

Akciğer kanseri belirtileri bazen oldukça sinsidir. Hiç bir belirti vermeden ilerleyebilen bir hastalıktır. Hastaların neredeyse dörtte birinde kanser, hiçbir belirti vermeden oluşmaktadır. Çoğu kişi akciğer kanseri olduğunu, başka bir hastalık sebebiyle akciğer röntgeni çektirdiğinde öğrenmektedir. Bu nedenle rutin olarak yapılan kontrollerin akciğer kanserinin erken evrede belirlenmesinde hayati önemi bulunmaktadır. Akciğer kanseri erken evrelerde teşhis edilirse tedavisinde başarı şansı oldukça yüksektir. Günümüzde düşük doz spiral bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeler ile akciğer kanseri artık erken evrede saptanabilmektedir.

Akciğer Kanseri Nedenleri

Akciğer kanserinin başlıca nedenleri:

  • Hava kirliliği
  • Genetik geçişler
  • Radon gazına maruz kalmak
  • İçme sularındaki arsenik
  • Sigara vb. tütün ürünleri kullanmak
  • Tütün ürünleri kullanılan ortamlarda bulunmak
  • Diğer hastalıklar nedeniyle akciğere radyoterapi uygulanması
  • Aspest (Bir silikat olan tremolitin değişmesiyle oluşan, kırılmadan bükülebilen, ipek görünümünde lifli, ateşe dayanıklı bir minera)

Akciğer kanserine sadece siraga içenlerde değil, içmeyenlerde de rastlanabilmektedir. Akciğer kanserleri vakalarının %15’lik dilimi hiç sigara içmemiş kişilerden oluşturmaktadır. Sigara vb. tütün ürünleri kullanılan ortamlarda bulunmak da akciğer kanseri gelişim riskini artırmaktadır. Sigaradan uzak durarak 10 yıl için de akciğer kanseri riski yüzde 50 azaltılabilir. Sigara, pipo, puro ve nargile gibi ürünler, kanser nedeni olarak ispatlanmış en önemli risk faktörleridir. Sigaranın dışında; genetik geçiş, asbest, radon gazı, hava kirliliği de akciğer kanseri nedenlerindendir. Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, akciğerlere radyoterapi uygulanması riski artırabilmektedir. İçme sularında yüksek düzeyde arsenik maddesi olması da önemli bir nedendir. Kadınların da giderek daha fazla sigara tüketmesi ile son yıllarda akciğer kanserinde artış görülmektedir.

Akciğer kanserinin en önemli nedeni olan sigarayı bırakmak ya da sigarada içilmiyorsa hiç başlamamak, kanserden korunmanın en önemli yoludur. Sigara karşıtı kampanyalar sayesinde sigara bağımlılığında azalma görülmüş ve buna bağlı akciğer kanseri vakalarında ciddi bir azalma sağlanmıştır. Akciğer kanserinin diğer nedenleri arasında gösterilen Radon gazının, yaşanılan yerde bulunup bulunmadığının ölçülebilir bir metodu yoktur. Aspest maddesinden de korunmak çok mümkün değildir.

Radon gazı renksiz ve kokusuz radyoaktif bir gazdır. Toprakta, kayalarda ve sulardaki uranyumda bulunur. Toprakta bulunan radon gazı, sürekli yukarı doğru hareket eder ve evlerin tabanlarındaki ya da duvarlarındaki çatlaklardan ve boşluklardan içeri sızar. 3. Kattan daha aşağıdaki katlarda, özelliklede zemin katlarda oturanlar radon gazına mutlaka dikkat etmelidirler.

Batılı ülkelerde konut inşaatı yapılmadan önce radon gaz ölçümü yapılması mutlaka zorunludur. Radon gazından korunmak için, evler ssürekli havalandırılmalı; özellikle de bodrum katlardaki taban ve duvar çatlakları kapatılmalı ve yeni yapılan binaların radona dirençli olmasına özen gösterilmelidir. Bu konudaki denetimler artırılmalıdır.

Akciğer Kanseri Tanısı

Hastaya akciğer kanseri tanısı koyabilmek için öncelikle röntgende belirlenen bir kitleye ulaşmak gerekir. Kişinin geçirdiği tüm hastalıklar, tütün ürünleri kullanma ( sigara, pipo, puro vs.) durumu, çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeler ve diğer aile bireylerinde kanser vakası olup olmadığı sorgulanır. Eğer akciğer kanserinden şüpheleniliyorsa, doktor tarafından balgam tetkiki (balgam sitolojisi; akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi) de istenebilir. Bu tetkik, akciğer kanserini tespit etmek için basit ve oldukça yararlı bir testtir.

Doktorun kanserden emin olmak için akciğer dokusunu incelemesi gerekebilir. Bu inceleme, kanserin türünü (küçük hücreli olmayan veya küçük hücreli) ve yayılma durumu (metastaz) veya kanser evresini belirlemek içindir. Daha sonra bilgisayarlı tomografi çekilerek kitleye nasıl ulaşılacağı belirlenir. İnce iğne biyopsisi ya da bronkoskopiden kitleye en uygun ulaşma yoluna karar verilir. Biyopsinin incelenmesi sonucu da akciğer kanserinin tanısı konulur. Eğer kanser, metastaz yoluyla başka organlara da sıçramışsa, o organlardan da parça alınarak tanıya gidilebilir. Tanı konulduktan sonra sıra, akciğer kanseri evrelerine gelir.

Akciğer kanserinde erken tanı çok önemlidir.

Akciğer kanseri, kanser tarama programları içinde değerlendirilemeyen bir tür olduğundan erken dönemde yani akciğer içinden lenflere veya başka organlara yayılmadan önce, nadiren başlangıç evresinde tespit edilebilir. Erken dönemde hastalığın yakalanma ihtimali % 15 civarlarındadır. Lenf düğümlerine sıçramamış vakalarda 5 yıllık sağ kalım oranı %50’dir. Ancak genellikle bu hasta gruplarında kanser teşhisi konulduğunda hastalık akciğer dışında yakın organlara da yayılmış durumda olduğu için bu oran % 15’in altına inmektedir. Akciğer kanserinde erken tanı, çoğunlukla ya rutin yapılan testlerde ya da bir başka sağlık sorunu için yaptırılan tetkiklerde ortaya çıkmaktadır.

Akciğer Kanserinde Görüntüleme Yöntemleri

Akciğer kanserinde, akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, pozitron emisyon tomografi ve kemik sintigrafisi olmak üzere beş yöntem vardır.

Akciğer grafisi: Hastaların ayrıntılı öyküsü ve fizik muayenesinin ardından tanı için ilk adım olarak iki yönlü akciğer grafisi çekilir. Bazı vakalarda bu görüntüleme yöntemi ile tümör nedeniyle akciğerlerde meydana gelen harabiyet bu film ile tespit edilebilir. Ancak akciğer grafisi her zaman net bir yanıt vermediği için filmde görülecek herhangi küçük bir değişiklik akciğer tomografisi ile saptanmalıdır.

Bilgisayarlı tomografi (BT): Tümörün boyutları, şekli ve bulunduğu yer hakkında bilgi vermektedir. Yayılmış akciğer kanseri nedeniyle büyümüş olan lenf düğümlerini gösterir. Erken evre akciğer kanserinin tanısı ile karaciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve akciğer kanserinin yayılabileceği diğer iç organlarının da durumunu gösterir.

Manyetik Rezonans görüntüleme (MRI): Manyetik ve radyo dalgaları ile birlikte bilgisayar aracığı ile akciğeri kesitlere ayırarak görüntülenmesini sağlar. MRI incelemesinde x ışınları kullanılmadığı için radyasyon tehlikesi de bulunmamaktadır.

Pozitron Emisyon Tomografi (PET): İşlem, kanserli dokularda toplanan şeker molekülüne bağlanmış düşük doz radyoaktif bir madde kullanılarak yapılır. Kanser tanısından çok kanser tanısı almış olan hastalarda tümörün yayılıp yayılmadığının belirlenmesinde, akciğer kanserinin evrelenerek tedavisinin planlanmasında uygulanmaktadır.

Kemik Sintigrafisi: Damar yolu ile hastaya verilen radyoaktif madde vasıtasıyla kanser hücrelerinin kemiklere herhangi bir yayılım gösterip göstermediği belirlenir. Özellikle de küçük hücreli akciğer kanserinde rutin olarak küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde de kemik metastazı şüphesi bulunan durumlarda uygulanan bir yöntemdir.

Akciğer Kanserinde Biyopsi Yöntemleri

Akciğer kanseri bölgesel olarak akciğerlerde ilerleyebilir veya lenf bezleri, kemik ve beyin dahil vücudun başka diğer bölgelerine yayılma (metastaz) göstermiş olabilir. Bu nedenle, akciğer kanseri ve türünü belirlemek için akciğerden doku örneği alınmaktadır. Biyopsi yoluyla alınan bu doku örneği mikroskop altında incelenir. Akciğerde görülen ve kanser olduğuna inanılan dokudan biyopsi almak tümörün yayılmasına ve hastalığın kötüleşmesine neden olmaz.

Akciğer kanserinde, doku parçasını almak için kullanılan yöntemler şunlardır:

Akciğer Kanserinde Bronkoskopi: Bronşlara ve soluk borusuna ağızdan sokulan ince ışıklı bir tüp yoluyla hava yolları incelenir ve küçük doku örnekleri alınır.

Akciğer Kanserinde İğne Aspirasyonu Uygulaması: Akciğerdeki kitleye yönelik göğüs duvarından iğne ile girilerek kanserli dokudan örnek alınır. Bu örnek mikroskop altında incelenir.

Akciğer Kanserinde Torasentez Uygulaması: Kanser hücrelerini tespit etmek için akciğerleri çevreleyen sıvıdan iğneyle örnek alınır.

Akciğer Kanserinde Torakotomi Uygulaması: Akciğer kanseri tanısı konması için kullanılan bu yöntem cerrahi bir müdahale ile göğüs kafesinin açılmasıdır. Diğer tüm yöntemler uygun değil ise veya tüm yöntemler ile başarı elde edilemez ise uygulanır.

Akciğer Kanserinde Balgam Sitolojisi Uygulaması: Akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi yöntemidir. Kanser hücrelerinin belirlenmesi için hastadan alınan balgam örneği mikroskop altında incelenir.

Yapılan tüm tetkikler neticesinde, hastaya akciğer kanseri teşhisi konulduğunda, kanserin evresini ve yayılma durumunu belirlemek ve en iyi tedavi yöntemini tespit edebilmek için hastadan alınan örnekler, bir dizi teste daha tabi tutulur. Kanserin evresine ve bu testlerin sonuçlarına göre hastaya özel tedavi şekli belirlenir...

Akciğer Kanserinin Evreleri

Akciğer kanserinde 4 evre vardır. Eğer kanser henüz akciğer içindeyse evre 1, en yakın lenf bezlerine yayılmışsa evre 2, her iki akciğer arasındaki boşluğa ve akciğer zarına yayılmışsa evre 3 ve kemik, karaciğer, böbrek üstü bezleri gibi organlara yayıldıysa da evre 4 olarak tanımlanır. Akciğer kanseri evrelerinintedavi planları da birbirinden farklıdır. Akciğer kanseri 1. evrede tespit edildiyse tedavide başarı oranı daha yüksektir. Akciğer dokusundaki tümörlü hücreler ameliyat edilerek temizlenir ve doktorun kararına göre koruyucu tedavi planlanır. Hastalık ileri evredeyse; kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinde, hücre tipine göre hangi ilaçların kullanılacağı ve ne kadar süre devam edileceğine de doktor tarafından kara verilir.

Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanserinde Evreleme

Akciğer kanserinin tedavi yönteminin belirlenmesi için kanserin evresinin tespit edilmesi şarttır. Tümöre ve metastaz durumuna göre evre belirlenmektedir.

Evre 1: Kanser, 5 cm veya daha küçük boyutta olup lenf düğümlerine yayılmamıştır.

Evre 2: Kanser, lenf bezlerine yayılmamış ancak 5 cm’den büyük veya göğüs kafesine veya diyaframa (göğüs boşluğu ile karın boşluğunu ayıran zar yapı) yakındır. Kanser, 7 cm veya daha küçük, lenf düğümlerine veya bronşların yakınlarına yayılmışsa da ikinci evre olarak kabul edilir.

Evre 3A: Kanser, akciğerlerin arasındaki lenf düğümlerine yayılmış veya soluk borusunun ikiye ayrılan bölümüne yakındır. Bu yayılma oldukça sık görülmektedir. Bunun yanında, akciğerlerdeki lenf düğümleri veya bronşlara yakın ya da lenf düğümlerine yayılmadan kalp, nefes borusu, diğer akciğer lobu gibi organlara yayıldığı da gözlemlenmiştir.

Evre 3B: Kanserin, göğsün diğer tarafındaki lenf düğümlerinde veya köprücük kemiğinin üstünde veya daha geniş (kalp, nefes borusu gibi) ve göğsün ortasındaki lenf düğümlerinde veya soluk borusunun ikiye ayrıldığı bölgeye yakın görülmektedir.

Evre 4: Kanser, her iki akciğerde, akciğeri ve kalbi çevreleyen sıvıda veya karaciğer, beyin, kemik gibi vücudun diğer bölümlerine sıçradığı görülmektedir.

Tedavinin seçimi hastalığın yaygınlığı ile alakalıdır. 1. ve 2. evrede cerrahi müdahale en çok kullanılan tedavi şeklidir. 3. evrede ise tedavi seçimi 3A ve 3B evresine göre değişir. 3A evresi son derece kapsamlı değerlendirilmesi gereken bir evredir. Bu evrede PET-BT sonucu göz önüne alınarak mediastinoskopi veya bronkoskopi ile göğüs boşluğunda yer alan lenf bezlerinde örnekleme yapılır. Bu örnekleme sonucuna göre tedavi konusunda karar verilir. 3B evresinde olan hastalara radyoterapi tek başına veya kemoterapi ile eş zamanlı olarak önerilebilir. 4. evrede ise radyoterapi veya kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma ve semptomları kontrol etmede kullanılabilir. Son yıllarda yaşanan en önemli gelişme, uygun hastalarda akıllı moleküllerin (hedefe yönelik ilaçlar) kullanımıdır. Bu ilaçların kullanımının uygunluğu hastanın tümörüne yönelik detaylı patolojik inceleme ile kararlaştırılır. Günümüzde, ileri evre küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde bireye özgü tedavi denilen yöntemlerin her hasta için uygun olup olmayacağının test edilmesi ve hasta için bu şansın gerektiğinde kullanılması oldukça önemlidir.

Küçük Hücreli Akciğer Kanserinde Evreleme

Küçük hücreli akciğer kanserinde de kesin tedavinin belirlenmesi için yine önce hastalığın evresi tespit edilmelidir. Bu evreleme; akciğere sınırlı ve akciğer dışına da taşmış yaygın hastalık olmak üzere iki başlık altında değerlendirilir. Sınırlı ve yaygın küçük hücreli akciğer kanserlerinin tedavi yöntemleri farklıdır.

Bazı testler yoluyla hastalığın evresi belirlenerek, tedavi yöntemine karar verilir. Şayet kanser akciğerin tek yanında görülmüşse, sınırlı evre, her iki akciğerde gözükmüşse veya diğer organlara yayılmış ise ileri (yaygın) evre tanısı konulur. Hastalığın tekrarlaması mümkündür. Kemoterapi içeren tedavi de akciğerdeki tümörler veya vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek uygulama yapılır. Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada kanser olmasa da koruyucu amaçla uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu “beyin ışınlaması” denir. Bu, beyinde gözle görülemeyen hücreleri yok etmek ve tümör oluşmasını engellemek için verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde tercih edilen bir yöntem değildir.

Akciğer Kanseri Tedavisi

Akciğer kanseri tedavisi diğer tüm kanserlerde de olduğu üzere hastalığın genel sağlık durumu, hastalığın evresi ve kanserin tipi gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Birçok evrede farklı tedavi kombinasyonları ve kişiye özel tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Bu sebeple akciğer kanseri tedavisinde tam donanımlı bir hastane ve uzman doktor seçimi çok önemlidir.

Akciğer kanseri ameliyatı sonrasında gözle görülmese de geride kalmış olması muhtemel olan az sayıda kanser hücresi Adjuvan tedavi yöntemi ile yok edilir. Bu tedavi yöntemi de hastanın tanı raporuna, yaşına ve genel sağlık durumuna göre planlanır. Akciğer kanseri ameliyatı sonrası hastalar adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi ya da hem kemoterapi hem radyoterapi tedavisi alabilir. Bazı zamanlarda ise erken evre hastalarında ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.

Akciğer Kanseri Tedavi Yöntemleri

Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi: Akciğer kanseri ameliyatı akciğer kanseri tedavi yöntemlerinden biridir. Cerrahi müdahalenin tipi, kanserin akciğerdeki yerleşimine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan bir operasyondur. Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Maalesef bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu gibi sebeplerle ameliyat edilemez.

Akciğer Kanserinde Kemoterapi Tedavisi: Akciğer kanserinde kemoterapi tedavisi kanser hücrelerinin ilaçla yok edilmesidir. Kemoterapi genellikle 2 ilaçtan oluşur. Kemoterapi sadece bu konuda özel eğitim almış hemşireler tarafından verilebilir. Kemoterapinin verilme sayısı ‘’kür’’ şeklinde ifade edilir ve genellikle 21-28 günde bir tekrarlanır. Akciğer kanserinde kemoterapi genellikle damardan sıvı şeklinde veya ağızdan hap olarak tam donanımlı ayakta tedavi merkezlerinde uygulanır. Bazı durumlarda, hastanın durumundaki olumsuzluk ya da verilen ilaçların niteliğine göre kemoterapi yatarak da verilir. Her kemoterapi kürü sonrası hastalar, tıbbi onkoloji polikliniğinde kontrolden geçirilir. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri yapılır. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir.

Kanser hastasının ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Fakat, bu kararların verilmesinde hastanın yaşı ve genel durumu da dikkate alınır. Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edemeyeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa, ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir. İlk kemoterapi alan hastalar kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra tıbbi onkoloji polikliniğinde kan ve genel durum kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastaların genel durumları, tedaviyi tolere ediş biçimleri ve kan tahlilleri incelenir, varsa şikayetleri dinlenir. Sonraki kür uygulamalarında da, her tedavi öncesi hastanın kan kontrolleri ve genel durumları incelenir. Kemoterapinin yan etkileri değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlamaya gidilebilir.

Akıllı İlaçlar ve Akıllı Molekül Tedavisi: Son zamanlarda küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinin, yassı hücreli olmayanlarına yönelik yapılan kapsamlı patolojik inceleme sonrasında, uygun hastalara verilen ağızdan hap şeklinde ilaçlar ile yapılan tedavi şeklidir. Küçük hücreli ve yassı hücreli akciğer kanserlerine yönelik akıllı hap tedavisi uygun değildir. Tüm dünyada tedavi kılavuzlarında ileri evre hastalarda eğer patoloji raporIarı uygun ise, küçük ve yassı hücreli olmayan akciğer kanserlerinin ilk basamak tedavisi olarak akıllı tedaviler kullanılır. Bu hastalarda yapılan ileri patolojik incelemeler EGFR mutasyon testi ve ALK füzyon testi olarak adlandırılır. Bu testlerin sigara içmeyen bireylerde olumlu (pozitif) saptanma oranları daha yüksektir. Ancak sigara içen bireylerde bile her iki testten birinin pozitif çıkma oranı yaklaşık %20 civarındadır. Bu da her beş hastadan birinin bu tedavilerden yarar görme ihtimalidir ki asla göz ardı edilmemesi gerekir.

Akciğer Kanserinde Radyoterapi Tedavisi: Radyoterapi yani ışın tedavileri, kanser hücresini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılmasıdır. Sınırlı bir alana uygulanır ve bu alandaki kanser hücrelerini etkiler. Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir müdahaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle kemoterapi ile birlikte cerrahi yapılamayan kanseri bölgesel olarak ilerlemiş ancak uzak bölgeye yayılmamış (metastaz) hastalarda birinci alternatif olarak kullanır. İlerlemiş evrede olan hastalarda ise radyoterapi nefes darlığı veya ağrı gibi belirtilerin giderilmesi için de kullanılabilir.

Akciğer Kanserinde Aşı Tedavisi

Akciğer kanserinin tedavisinde özellikle son 5 yıldır ciddi gelişmelerden söz edilebiliyor. Daha çok dördüncü evre akciğer kanseri hastalarını ilgilendiren bu gelişmelerin en önemlilerinden biri immünoterapi, bir diğer adıyla akciğer kanser aşısı. İmmünoterapi hastanın, kendi bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerine savaş açması anlamına gelmektedir. Bu sebeple de diğer kemoterapi ilaçlarına göre yan etkileri çok daha azdır. Birkaç yıl öncesine kadar dördüncü evre akciğer kanserli hastalar için diğer kemoterapi ilaçları deneniyor ve başarılı sonuçlar alınamadığında ise akciğer kanseri aşısı kullanılıyordu. Günümüzde, Amerika’da ve Avrupa’da dördüncü evre akciğer kanseri hastaları, ilk andan itibaren bu kanser aşısı ile tedavi edilebilmekte.

Akciğer Kanseri Aşısını Kimler Kullanabilir?

Akciğer kanseri aşısını yapabilmek için, öncesinde kanser hastasından bazı tetkikler istenir. Akciğer kanserinin tipine göre bu aşıya aday olup olmadığı saptanır. Eğer aşıya adaysa, tanı konulduğu ilk andan itibaren akciğer kanseri aşısı tedavisine başlanabilir. Aşının, bulantı ve kusma gibi tipik yan etkileri olmasa da bağırsaklarda ve tiroit bezinde geçici olarak inflamasyona yol açabilme özellikleri bulunmaktadır.

Akciğer Kanseri Aşısının Etkisi Nedir?

Akciğer kanseri aşısı şu anda sadece dördüncü evre hasta gruplarında kullandığı için yaşam süresini etkileyen özelliği bulunmaktadır. Evre 4 ‘te tüm tedaviler hastanın yaşam süresini uzatmaya yönelik olarak uygulanmaktadır.

Akciğer Kanseri Aşısının 1.Evrede Uygulanması Mümkün Olabilir Mi?

Akciğer kanseri aşısının 4, 3, 2 ve 1’inci evrede uygulanabilmesi için bilimsel çalışmalar hala sürüyor. Fakat, aşının yan etkilerinin çok fazla olması nedeniyle 1. evrede kullanılabilmesi çok daha zor görünüyor. Özellikle üçünü evre akciğer kanseri hastalarını aşı ile tedavi etmek mümkün olabilecek gibi görünüyor.

Akciğer Kanserinden Korunmanın Yolları

Akciğer kanseri oluşumu, sadece bir tek sebeple olmaz. Yapılan araştırmalar neticesinde akciğer kanserinin birçok nedeni bulunmuştur. Çeşitli faktörler akciğer kanseri oluşumunda rol alabilir. Bu faktörlerin büyük bir bölümü tütün ürünleri kullanımıyla alakalıdır. Akciğer kanseri kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir. Bazı insanların akciğer kanseri olma riski diğerlerinden daha fazla olabilir. Aşağıdaki durumlarda kanser riski artmaktadır.

Sigara ve Akciğer Kanseri; Sigara içmek akciğer kanserine neden olur. Tütündeki zararlı maddeler (karsinojen) akciğerdeki hücrelere zarar verir. Zamanla bu etkiler, hücrelerde kansere neden olabilir. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması; hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği, günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin içine çektiğiyle alakalıdır. Sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür.

Puro ve Pipo ve Akciğer Kanseri; Puro ve pipo kullananlar, bunları kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riski taşır. Kişinin kaç yıldır puro veya pipo içtiği, günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. İçlerine çekmeseler de puro ve pipo içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri için de risk altındadır. Pasif içicilerin (tütün dumanına maruz kalanlar) akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır.

Hastanın Hayat Hikâyesi; Bir kez akciğer kanseri olan kişinin tekrar ikinci akciğer kanseri olma riski, hiç kanser olmamış kişiye oranla çok daha fazladır. Akciğer kanseri tanısı konulduktan sonra sigara içmeyi bırakmak, ikinci bir akciğer kanserinin gelişmesini önlemede çok yardımcıdır.

Asbest ve Akciğer Kanseri; Yalıtım malzemesi olarak bazı endüstrilerde kullanılan ve doğal olarak fiber halinde bulunan bir mineral grubudur. Asbest fiberleri parçacıklara ayrılmaya meyillidir ve havada dolaşıp kıyafetlere yapışır. Bu parçacıklar solunduğu zaman akciğerlere yerleşir. Orada akciğer hücrelerini zarara uğratır ve böylece kanser gelişme riskini artırır. Çalışmalar asbeste maruz kalan işçilerde akciğer kanseri gelişme riskinin, maruz kalmayanlara göre 3–4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu artış, gemi inşası, asbest madenleri, yalıtım işi ve fren tamiri gibi endüstrilerde çalışanlarda daha fazladır. Akciğer kanseri olma riski, asbest işçileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest işçileri işverenleri tarafından temin edilen koruyucu malzemeleri kullanmak ve tavsiye edilen iş ve güvenlik uyarılarını takip etmek zorundadır.

Hava Kirliliği ve Akciğer Kanseri; Akciğer kanseri ile hava kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu ilişki açıkça tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Akciğer Hastalıkları; Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, kişinin kanser olma riskini artırır. Akciğer kanserinin veremden etkilenen bölgelerde daha fazla gelişme eğilimi vardır.

Akciğer Kanserinde Bitkisel ve Doğal Tedavi

Günümüzde artık neredeyse tüm hastalıkların tedavisinde önem verilen Bitkisel Tedavi Yöntemleri, akciğer kanseri tedavisi için de etkin bir şekilde tercih edilmekte ve çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bitkisel tedavi diğer adıyla Fitoterapi modern tıpta en önemli tedavi yöntemlerinden biridir. Ameliyat olmak istemeyen, bıçak altına yatmaktan çekinen, kimyasal ilaçları tehlikeli gören hastalar, hiçbir yan etkisi bulunmayan bitkisel tedavi yöntemlerine başvurmakta ve bitkisel tedavi tercihi tüm dünyada hızla yaygınlaşmaya devam etmektedir.

Tüm dünyada popülerliği ve kullanımı hızla yaygınlaşan bitkisel tedavi ya da tıp dilindeki adıyla fitoterapi, tıp fakültesi mezunu ve bitkisel tedavi alanında uzmanlaşmış doktorların kontrolü altında yapılmalıdır.

Bu konuda Google Amca'ya danışarak, bitkisel tedavi konusunda uzman pek çok doktorun iletişim adreslerine ve resmi web sitelerine ulaşabilirsiniz. Bu konuda ki aramalarınızda, karşınıza bazı hastaların kendi kendilerine yaptıkları ilaçların iyi gelmiş olmasıyla ilgili haberler çıkabilir, ancak bunlara itibar etmeden direkt bu konuda da uzman doktorlarla görüşmelisiniz...

Unutmayın ki, uzman doktorlar tarafından tedavi edildiği ve iyileştiği halde, bunu kendi yaptığı doğal ilaçlara borçlu olduğunu iddia edebilecekler ve bu hastalığa yakalanıp sonra da iyileşmiş olmasını parasal açıdan kazanç kapısına döndürmeye çalışacaklar olabilir...

Vücudumuzda ki herhangi bir organ yada dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünmesi ve ardından çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara kanse...

Vücudumuzda ki herhangi bir organ yada dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünmesi ve ardından çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara kanser denir. Bu yazımızda kanser nedir, nasıl oluşur, belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır, kanser türleri hangileridir kaç çeşit kanser türü vardır, tedavi yöntemleri nelerdir gibi soruların cevabını, başlıklar altında kısaca ama genel olarak uzun ve detaylı bir şekilde, anlatmaya çalışacağız.

Kanser Nedir Nedenleri Belirtileri Tedavisi, Kanser Hakkında Herşey

Kanser Sayfa İçeriği

Kanser Nedir?

Kanser, tıbbi açıdan, vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'e yakın hastalık grubunun genel ismidir.

Çok çeşitli kanser tipleri vardır ve hepsi hücrelerin genetiğinde bozulma yaşanarak anormalleşmesi ve bu anormalleşen hücrelerin kontrol dışı çoğalması ile başlar. Tedavi edilmediği takdirde ciddi rahatsızlıklara, hatta ölüme bile sebep olabilir.

Kanser (cancer) terimi, tıb denince akla ilk gelen Yunan fizikçi Hippocrates (MÖ 460-370) tarafından oluşturulmuştur. Hippocrates carcinos ve carcinoma terimlerini ülser oluşturan ve ülser oluşturmayan tümörler için kullanmıştır.

Kanser Nasıl Oluşur?

Vücudumuzda bulunan normal hücreler bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Fakat, kas ve sinir hücrelerinde bu özellik yoktur. Bu yeteneklerini ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla kullanırlar. Yaşamımızın ilk yıllarında hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda bu hız yavaşlar.

Normal hücreler kanser hücresine nasıl dönüşür?

Fakat hücrelerin bölünebilme yetenekleri sınırlıdır, sonsuz değildir. Her hücrenin ömrü boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücrenin ne kadar bölüneceğini ve ne zaman ölmesi gerektiğini bilmesine apoptosis, yani hücrenin programlı ölümü denmektedir.

Normal şartlarda vücudumuzun sağlıklı ve düzgün bir şekilde çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim vardır. Bazen buna rağmen süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar.

Hücrelerin çekirdeğinin içinde, hem hücrenin, hemde organizmanın genetik bilgisinin saklandığı elektron mikroskopu ile de görüntülenebilen DNA olarak adlandırılan mikroskopik iplikçikler mevcuttur.

DNA hücrenin normal fonksiyonlarını görmesi için gereklidir. DNA iplikçiğindeki hasardan dolayı kanser hücreleri oluşur. Hücrenin normal yaşam siklusunda DNA hasarı olsa da hücre ya bunu onarır ya da ölür. Kanserli hücrelerde hasarlanmış DNA onarılamaz ve kontrolsüz çoğalma başlar. DNA'ın hasar görmesine kimyasallar, virüsler, alkol ve tütün ürünleri yada aşırı güneş ışını vb. gibi etkenler sebep olabilir.

Tümör nedir, iyi huylu ve kötü huylu tümör ne demektir?

Kanser hücrelerinin birikerek oluşturduğu kitlelere tümör denir. Tümörler iyi huylu veya kötü huylu olarak ikiye ayrılır.

İyi huylu tümörler

İyi huylu tümörler kanser değildir, çünkü vücudun diğer taraflarına yayılmazlar ve hayati risklere çok fazla sebep olmazlar. Bunlar genellikle alınırlar ve çoğu zaman tekrarlamazlar.

Kötü huylu tümörler

Kötü huylu tümörler kanserdir. Kötü huylu tümörlerdeki hücreler anormal hücrelerdir. Kontrolsüz ve düzensiz bölünürler. Bu tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler.

Metastaz Nedir?

Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılmasına metastaz denir.

Kanserin Nedenleri Nelerdir?

Çok ilginç ama henüz kanserin kesin sebebi bilinmemektedir. Bilinen sadece ne şekilde olduğu ve nelerin kanser olma riskini yükseltiğidir.

Kanserin dış etkenleri %85'lik kısmı oluşturur: Sigara, alkol, kimyasal maddeler, radyasyon, bazı enfeksiyonlar, sağlıksız beslenme, hava kirliliği, hareket azlığı ve fazla kilolu olmak vb. etkenler.

Kanserin iç etkenleri %15'lik kısmı oluşturur: Kalıtsal nedenler, değişimler, bağışıklık yetersizlikleri, hormonal ve metabolik bozukluklar vb. etkenler.

Kanser olma riskini artıran başlıca etkenleri çeşitli başlıklar altında inceleyelim.

Kanserin genel nedenleri:

  • Bazı virüsler,
  • Hava kirliliği,
  • Bazı kimyasal maddeler,
  • Sigara ve alkol kullanımı,
  • Radyasyona maruz kalma,
  • Düzensiz beslenme alışkanlığı,
  • Yetersiz beslenme alışkanlığı,
  • Düzensiz uyku alışkanlığı,
  • Ailevi yatkınlıklar,
  • Hormonal dengesizlikler,
  • Gıdalardaki katkı maddeleri,
  • Uzun süre güneş ışığına maruz kalma,
  • Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma,
şeklindedir. Bu faktörlere maruz kalanların kesinlikle kanser olması gibi bir durum söz konusu değildir. Hatta bu faktörlerden bir çoğuna maruz kaldığı halde kansere yakalanmayan kişilerde olabilir. Yada kanser olduğu kesinleşen hastalardan bazıları bu etkenlerin hiç birisine maruz kalmamış bile olabilir.

Kanserin kişisel nedenleri:

  • Stres: Birçok dokuda tümör oluşumu
  • Yüksek tansiyon: Meme ve kolon kanseri
  • Erkekte temizliğe uymama: Penis kanseri
  • Kadınlarda rastgele cinsel ilişkide bulunmak: Rahim ağzı
  • Yaş: 55 yaşın üstünde olmak: Çeşitli kanser türleri
  • Hareketsiz yaşam tarzı: Meme, kolon, diğer yerleşimler.
  • Erkek homoseksüel ilişkisi: Kaposi sarkomu, anüs ve dil kanseri
  • Ümmin sistem (bağışıklık sistemi) yetersizliği: lenfoma ve karsinoma kanseri

Kansere neden olan virüsler, bakteriler:

  • T gözeli lösemi virüsü: Lösemi kanseri
  • Helicobacter pylori: Mide kanseri
  • Hepatit B ve C virüsü: Karaciğer kanseri
  • HP virüsü: Döl yolu ağzı, daha nadir olarak ağız, dil, gırtlak

Kansere neden olan çevresel etmenler:

  • Güneş ışığı: Cilt kanserleri
  • Mekanik darbeler: Kemik ve yumuşak doku tümörleri
  • Isı: Deri, yumuşak doku, yemek borusu ve yutak kanserleri
  • Radyasyon: Lösemiler, akciğer, boğaz-yutak, yemek borusu, mide bağırsak, deri, tiroit kanserleri ile yumuşak doku tümörleri

Kanserin Türleri Çeşitleri Nelerdir?

Bir çok kanser türü vardır. Kişiye ve bölgelere göre değişiklik göstermekle beraber, en sık görülen başlıca kanser türleri aşağıdaki gibidir.
  • Akciğer Kanseri
  • Anal Kanal Kanseri
  • Baş ve Boyun Kanserleri
  • Böbrek Kanseri
  • Cilt Kanseri
  • Cilt (Melanom) Kanseri
  • Dudak Kanseri
  • Hipofarinks (Yutak)
  • İnce Bağırsak Kanseri
  • Kalın Bağırsak (Kolorektal) Kanseri
  • Kan (Lösemi) Kanseri
  • Karaciğer Kanseri
  • Larinks (Gırtlak)
  • Meme Kanseri
  • Mesane Kanseri
  • Mide Kanseri
  • Oral Kavite Kanseri
  • Over (Yumurtalık) Kanseri
  • Özefagus (Yemek Borusu) Kanseri
  • Prostat Kanseri
  • Pankreas Kanseri
  • Rahim (Endometrium) Kanseri
  • Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
  • Safra Yolu Kanseri
  • Safra Kesesi Kanseri
  • Tükrük Bezi Kanseri

Kanserin Belirtileri Nelerdir?

Kanser hastalığının tedavisi, özellikle erken evrede tesbit edildiğinde çok daha başarılı olmakta. Fakat kanserin erken evre belirtileri çok daha az olması ve kanserin türüne göre belirtiler değişiklik gösterdiğinden dolayı, başka hastalıklarla karıştırıla bilmekte ve bizzat hasta tarafından çokta ciddiye alınmamaktadır. Bu durum erken tanı şansını azaltarak, hastalığın tedavisini zorlaştırıyor ve tedavi sürecini uzatıyor, hatta bazen tedavinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oluyor.

Kanserin türüne ve evresine göre bir çok belirtisi vardır. Aşağıda sayacaklarımız bunların başlıcaları olmakla birlikte sadece bazılarıdır.

Kanserin Belirtileri: İştahsızlık ve nedensiz kilo kaybı

İştah kaybı veya özellikle son 6 ay içinde belli bir nedeni olmadan vücut ağırlığının %10’undan fazlasının kaybedilmesi, kanserin en yaygın belirtilerindedir. Ani kilo kaybı özellikle; pankreas, mide, gırtlak, akciğer veya ilerlemiş diğer tüm kanserlerde görülebilir. İştahsızlık ve ani kilo kaybı, kanser haricinde, guatr ve diyabet gibi hastalıkların da belirtisi olabilir.

Kanserin Belirtileri: Göğüs ağrısı ya da kronik öksürük

Bronşit ve öksürük, akciğer tümörleri ya da lösemi gibi çok hayati kanser çeşitlerinin belirtisi olabilir. Akciğer kanserine yakalanmış bazı hastalar, kollarına ve omuzlarına doğru yayılan bir göğüs ağrısı hissettiklerini belirtirler.

Kanserin Belirtileri: İnatçı yüksek ateş

Herhangi bir soğuk alınlığı veya gribal enfeksiyon gibi durumlar dışında aniden meydana gelen ve tüm müdahalelere rağmen bir türlü geçmeyen inatçı ateş, lösemi, hodgkin ve hodgkin olmayan lenfomanın önemli belirtileri arasında bulunmaktadır. Lösemi, vücudun enfeksiyonlarla savaşma yeteneğini çökertir.

Kanserin Belirtileri: Giderek artan yorgunluk hissi

Dinlenme ihtiyacının artması ve hareket halindeyken daha çabuk yorulma veya zorlanma gibi durumlar özellikle kansızlığa neden olan lösemi başta olmak üzere bazı kanser türlerinin belirtisi olabilir. Yorgunluk belirtisi, kanser haricinde, uyku düzensizliği, kalp sorunları, diyabet, fibromyalji ve iltihaplı eklem hastalıkları sebebiyle de görülebilir.

Kanserin Belirtileri: Kolay morarma

Vücudumuzda kolay görülen morarmalar, kırmızı kan hücrelerinde bir anormallik olduğunu gösterir. Bu durum, lösemi belirtisi olabilir.

Kanserin Belirtileri: Nefes darlığı veya hırıltı

Nefes almada konusunda güçlük çekmek, akciğer kanserinin ilk belirtilerindendir. Mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Kanserin Belirtileri: Vücudumuzun bazı yerlerinde kanama görülmesi

Bir darbeye veya kazaya maruz kalmaksızın, vücudumuzda oluşan morluklar, küçük kırmızılıklar şeklinde olan cilt ve ağız içi kanamalar löseminin önemli belirtileri arasında sayılabilir.

Kanserin Belirtileri: İyileşmeyen yara ve deri değişiklikleri

Deride değişik renkteki asimetrik lekelerin görülmesi ya da vücutta önceden mevcut olan benlerin büyümesi, renk değiştirmesi cilt kanserinin en tehlikeli türü olan melanomanın belirtisi olabilir. Yaranın geç iyileşmesi, aynı zamanda diyabet göstergelerinden biridir.

Kanserin Belirtileri: Yutkunma güçlüğü ve kronik ses kısıklığı

Yutkunmada zorluk ve uzun süre geçmeyen ses kısıklığı, özellikle yemek borusu ile gırtlak kanserlerinin belirtisi olabilir.

Kanserin Belirtileri: İdrarda veya dışkıda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesi hastalar tarafından idrar yolu enfeksiyonu ya da böbrek taşı hastalığının belirtisi olarak düşünülebilir. Ancak bu belirti böbrek veya idrar kesesi tümörünün habercisi de olabilir. Hemoroid belirtileri ile karıştırılabilen dışkıda kan görülmesi de kolon kanserinin belirtisi olabilir.

Kanserin Belirtileri: Nedeni bilinmeyen ağrılar

Vücutta başlayan nedensiz ve geçmeyen ağrılar tümör habercisi olabilir. Ağrıların şiddeti, tümörün oluştuğu yere göre değişebilir.

Kanserin Belirtileri: Vücutta oluşan şişlikler

Vücudun çeşitli yerlerinde oluşan şişlikler birçok kanser türünün belirtisi olabilir. Ayrıca fark edilen şişlikler kanserin ilk evresinin habercisi olabileceği gibi son evre göstergesi de olabileceği unutulmamalıdır.

Kanserin Belirtileri: Huzursuzluk veren şikayetler

Sürekli devam eden, kişiye huzursuzluk veren ve nedeni bilinmeyen şikayetlerin mutlaka kanser ile ilişkisi araştırılmalı, doktora başvurma konusunda zaman geçirilmemeli ve gerekirse ileri tetkikler yaptırılmalıdır.

Kanserin Belirtileri: Öksürük ve horlama

İnatçı ve geçmeyen öksürük akciğer kanserinin horlama ise gırtlak (larinks) kanserinin ilk belirtileri olabilir.

Kanserin Belirtileri: Ben ve siğillerdeki değişiklikler

Vücudumuzda yıllardır mevcut olan bir ben veya siğilde şekil, boyut veya renkte yeni ortaya çıkan bir değişiklik durumunda hemen bir doktora müracaat edilmelidir. Zira melanom denilen cilt tümörlerinde erken teşhis ile tedavi şansı artmaktadır.

Kanserin Belirtileri: Memede veya vücutta hissedilen kitleler

Özellikle meme, testis, lenf bezi veya yumuşak doku tümörleri cilt altında bir yumru veya şişlik ile hissedilebilir.

Kanserin Belirtileri: Dışkı ya da idrar yapma alışkanlığında değişiklikler

Uzun süren kabızlık, ishal veya dışkı boyutunda değişiklik kalın bağırsak kanserinin ilk belirtisi olabilir. İdrar yaparken sancı, idrarda kan görülmesi veya idrar yapma sıklığının değişmesi prostat veya idrar torbası (mesane) kanserinin ilk belirtileri olabilir.

Kanserin Tıbbi Tedavi Yöntemleri

Günümüzde kanser tedavisinde etkili olan ana yöntemler; cerrahi, kemoterapi, ve radyasyon tedavisidir. Ancak kanserin türüne ve evresine göre ara ve destek anlamında diğer tedavi yöntemleride mevcuttur.

Evreleme

Evreleme dönemi kanser tedavisi için çok önemlidir, çünkü kanser tedavisi kanserin evresine göre değişmektedir.

Evreleme kanserin nerede yerleştiğinin, nerelere yayıldığının ya da vücutta diğer organları etkilenip etkilenmediğinin belirlenmesidir. Bunun için tanı metodları kullanılır. Evrelemenin tamamlanması için tüm testlerin yapılması zorunludur.

Kanserin türüne göre, farklı evre tanımlamaları vardır.Şu anda çeşitli evreleme sistemlerinden en yaygın olarak kullanılanı AJCC (Amerikan Kanser Komitesi) tarafından hazırlanmış TNM evreleme sistemidir. TNM T(tümör), N(nod=lenf nodu) ve M(metastaz) kısaltmasıdır.

Kanserin evresini belirlemek için üç faktöre bakılır. İlk tümörün büyüklüğü nedir ve nerede yerleşmiştir?(Tümör, T) Tümör lenf nodlarına yayılmış mıdır?(Nod=N) Kanser vücudun diğer bölgelerine yayılmış mıdır(metastaz yapmış mıdır)?(M=metastaz)

Biyolojik Tedavi

Vücudumuzun kendi bağışıklık sistemini ve savunma mekanizmalarını kullanarak kanserle savaşma yöntemidir.

Biyolojik tedavi immünoterapi olarak da bilinir. İnterferon ve koloni stimülan faktör gibi biyolojik ajanlar vücudumuzun savunma mekanizmalarını onarırlar. Araştırıcılar monoklonal antikorlar ve aşılar gibi özel biyolojik tedaviler de geliştirmektedirler.

Monoklonal antikorlar laboratuvar ortamında üretilmiş, kanser hücre yüzeylerinde belli alanlara bağlanan maddelerdir. Kanser hücre yüzeyine bağlandıklarında hücrede fonksiyon gören proteinlerin sentezini etkiler.

Mesela trastuzumab meme kanseri hücrelerinde aşırı miktarda üretilen HER2/neu proteinine bağlanır, kanser hücrelerinin büyüme ve bölünmesini önler. Kanser tedavisinde kullanılan diğer monoklonal antikorlar cetuximab (Erbitux), rituximab (Rituxan), ve bevacizumab (Avastin) dir.

Kanser aşıları vücudun immün sistemini etkileyerek kanser hücrelerini tanımalarını sağlarlar, kanser aşıları üzerinde klinik araştırmalar devam etmektedir. Ancak halen çok deneysel bir tedavi yöntemidir.

Kemoterapi

Kemoterapi, ilaç yoluyla tümörün tedavi edilmesine denir. Cerrahi ve ışın tedavisi ile birlikte tümör tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. İlgili bilim dalı Medikal Onkoloji diğer adıyla Tıbbi Onkoloji'dir. Bu alanda çalışan ve tedaviyi uygulanan doktora Medikal Onkolog (Tıbbi Onkolog) denir ve tümör tedavisi konusunda ayrı bir uzmanlık alanıdır.

Kemoterapi tedavisi, tümörü tamamen yok etmek ve hastayı iyileştirmek, tümörün yayılmasını engellemek, tümörün büyümesini durdurmak veya yavaşlatmak, tümörün sebep olduğu belirtileri yok etmek üzere 4 ayrı amaçla yapılır.

Kemoterapi yoluyla tümör hücreleri öldürülür veya tümörün büyümesi durdurulmaya çalışılır. Bazen tek, bazen birkaç ilaç çeşitli yollarla verilerek uygulanır.

Kemoterapi yapacak ekipte tümör cerrahisi ile ilgili uzman cerrah, ışın tedavisi (radyoterapi) ile ilgili radyasyon onkoloğu, kemoterapi ve hasta bakımı (destek tedavisi) ile ilgili medikal onkolog bulunmalıdır.

Kemoterapi, bazı tümörlerde tek tedavi yöntemi olmakla birlikte, bazı tümörlerde de diğer tedavi yöntemleri ile (cerrahi ve radyoterapi) peş peşe veya eş zamanlı olarak uygulanır.

Hedefe Yönelik Tedavi

Hedefe yönelik tedavi adı verilen yöntemlerde, bizzat kanser hücresi hedeflenir. Böylece hem etkili bir tedavi yapılır hem de yüksek başarı oranı elde edilir. Kemoterapi ilaçlarının aksine sağlıklı hücreleri etkilemeden sadece kanser hücrelerini öldürür.

Yeni geliştirilen ve dünyada kabul gören bu ilaçlar, Türkiye’de de özellikle; meme, akciğer, kolon, yumurtalık kanseri, prostat kanseri ve melanom tedavisinde kullanılmaktadır. Kişinin tümör hücreleri hedefe yönelik ilaca uygunluk açısından test edilerek, hastanın bu tedaviden maksimum yarar sağlaması mümkünse hedefe yönelik ilaç tedavisine başlanmaktadır.

Mesela; meme kanseri hücrelerinde Her-2 reseptörü pozitif, akciğer kanserinde EGFR ve ALK gen mutasyonu var ve kolon kanserinde K-RAS mutasyonu yok ise bu ilaçlardan hasta açısından uygun olanları tercih edilerek kullanılmaktadır. Uygun olmayan hastalarda ise bu ilaçlar, tedavi başarısı üzerinde olumsuz etkiye neden olmaktadır.

Palyatif Tedavi

Kanser hangi evresinde olursa olsun, Palyatif tedavide amaç kişinin kendini mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamaktır.

Palyatif tedavi fiziksel, ruhsal, psikolojik ve kişinin sosyal ihtiyaçlarına yönelik olabilir. Palyatif tedavi, küratif tedaviyle aynı anda devam edebilir.

Palyatif tedavide beş amaç vardır:

Kişinin ruhsal ihtiyaç ve endişelerinin giderilmesi, Kişinin psikolojik ihtiyaçlarının ve depresyonun tedavisi, Ağrı ve kansere ya da tedaviye bağlı diğer bulguların tedavisi, Kişinin sosyal ve mali ihtiyaçlarının ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesi, Hastanın ölümünden sonrada hasta yakınları, hastanın arkadaşları ve bakıcılara desteğin sağlanmasıdır.

Hormonal Tedavi

Meme ve Prostat kanseri gibi bazı kanserler vücutta hormon olarak adandırılan bazı maddelerin varlığında büyüyüp gelişirler.

Hormonal tedavi vücuttaki hormon miktarını değiştirerek meme, prostat kanseri ve üreme sistemi kanserlerinin tedavisine yardımcı olur. Mesela tamoksifen vücuttaki östrojen miktarını azaltır ve hormona duyarlı meme kanserinin tedavisinde kullanılır.

Hormonal tedavinin de maalesef potansiyel bazı yan etkileri bulunmaktadır, çoğunlukla tedavinin tamamlanmasıyla bu yan etkilerde ortadan kalkar. Yan etkiler kullanılan ilaca göre erkek ve kadında değişiklik gösterir.

Radyasyon Tedavisi

Radyasyon tedavisi, radyoterapi olarakta adlandırılır. Bu tedavi yöntemi kanser hastalarına, Wilhelm Conrad Röntgen'in 1895’de X ışınını keşfinden hemen sonra uygulanmaya başlamıştır. Günümüze dek fizik ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gelişmiş ve son yıllarda modern radyasyon tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.

Radyasyon tedavisi, Radyasyon Onkolojisi Kliniklerinde kanserli hastalarda tek yöntem olarak uygulanabildiği gibi, cerrahi ve kemoterapi ile beraber aynı anda ya da ardışık olarak uygulanabilir. Toplamda kanserli hastaların %52’sine kanser tedavisinin bir aşamasında radyasyon tedavisi uygulanmakta.

Radyasyon tedavisi veya daha bilinen adıyla radyoterapi, hastanın Radyasyon Onkolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve uygulanmasına karar verilmesiyle başlar. Simulasyon işlemi sonrasında, radyasyon konusunda yetişmiş Fizik mühendislerinin de katılımıyla planlama ve fizik hesapları yapılır. Uygulama uzman doktor ve fizik mühendislerinin kontrol ve gözetiminde radyasyon teknikerleri tarafından yapılır.

Radyoterapide iyonizan radyasyon kullanılır. Amacı kanserli hücreleri yok etmek ve tümörü küçültmektir. Radyasyondan etkilenebilecek normal dokuların minimum düzeye indirilmesini sağlamak, planlamanın temel amaçlarındır.

Cerrahi Tedavi

Bu tedavi yöntemi, cerrahi müdahaleler ile kanserli dokunun vücuttan çıkartılması şeklindedir.

Pek çok kanser türünde cerrahi tedavi uygulanan ilk yöntemdir ve bazı kanserlerde cerrahi tedavi ile şifa sağlanabilir.

Cerrahi tedavi, aynı zamanda tanının doğrulanması(biyopsi), evreleme, yan etkilerin ve ağrının azaltılmasında da kullanılan bir tedavi yöntemidir.

Günümüzde bazı cerrahi tedaviler, günübirlik özel klinik veya doktor ofislerinde, çoğu da hastanelerde uygulanmaktadır.

Cerrahi tedavinin yan etkileri, cerrahinin tipine ve hastanın tedavi öncesi genel sağlık durumuna göre değişmektedir.

En çok görülen yan etki, hastaların bir çoğunda kolaylıkla tedavi edilebilen ağrıdır.

Kanserin Doğal Tedavi Yöntemleri

Alternatif tıp olarakta adlandırılan bu yöntemde de, mutlaka tedaviden önce doktora danışılmalıdır.

Kanser tedavisinde bilimsel açıdan deneylenmemiş ve kanıtlanmamış, fakat halk arasında muteber yöntemlerde vardır. Bu yöntemler, genellikle hasta yakınlarının hata için bir şeyler yapmak istemesi üzerine uygulanır. Hatta bunların bazıları bizzat doktorlar tarafından da tıbbi tedaviyi desteklemek açısından tevsiye edilebiliyor.

Örneğin, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Canfeza Sezgin’in "Hangi Kansere Hangi Bitki?" isimli bir kitabı bulunmaktadır.

Bu kitaptan bazı bilgileri tanıtım amacıyla, alfabetik sıraya göre paylaşıyoruz. Tamamı için kitabı satın alabilirsiniz.

Hangi Kansere Hangi Bitki?

Aloe veranın, hücre, hayvan ve insan çalışmalarında bağışıklık sistemini düzenleyici etkilerinin bulunması nedeniyle cilt kanserlerinden korunmada yararlı olabileceği düşünülüyor.

Arı poleni, akciğer, beyin, kalın bağırsak, lösemi, malign, melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Ayrıca akciğer kanserine karşı koruyucu.

Biberiye, akciğer, cilt, kalın bağırsak, lösemi ve meme kanserine karşı koruyucu.

Karayılan otu, prostat kanserinin tedavisinde etkili.

Brokoli, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak ve meme kanserleri ile mücadelede etkili aynı zamanda bu kanserlere karşı da koruyucu.

Buğday çimi, meme kanserinde etkili olmakta.

Cezayir menekşesi, çeşitli organ kanserleri, lenfoma ve löseminin tedavisinde yardımcı. (Ancak, doktor kontrolü dışında kullanılmaması gerekir. Zararlı yan etkiler yapabildiği unutulmamalı)

Çemenotu, kalın bağırsak, karın zarı, kemik, lösemi, meme kanserinin tedavisinde etkili.

Çörekotu, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, karın zarı, lösemi, lenfoma, meme, pankreas, prostat, yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde yardımcı.

Devedikeni, akciğer, baş-boyun, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak, prostat kanserine karşı etkili.

Dut, kanser hastalarına destek gıda olarak dikkati çekiyor. Beyaz, kara ve kırmızı dut, yüzyıllardır geleneksel Çin ve Japon tıbbında kullanılıyor.

Ekinezya, kalın bağırsak ve pankreas kanserinde etkili.

Greyfurt, kansere karşı koruyucu etkisi var. Ancak son yıllarda yeni anlaşılan greyfurt-ilaç etkileşimleri unutulmamalı.

Isırganotu, prostat kanserinde etkili.

Karahindiba, kalınbağırsak, karaciğer, lösemi, malign melanom, meme ve rahim kanserinin tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülüyor.

Keten tohumu, kalınbağırsak, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili.

Kızılcık, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, meme, prostat, yemek borusu ve yumuşak doku kanserlerinde etkili.

Kudret narı, baş-boyun, cilt, idrar yolları ve idrar torbası, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserlerinde etkili.

Nar, baş-boyun, kalınbağırsak, lösemi, meme ve prostat kanserlerinde etkili. Narın, ayrıca kansere karşı koruyucu etkisi var.

Ökseotu, akciğer, baş-boyun, karaciğer, karın zarı ve meme kanserinde etkili.

Sarımsak, meme kanserinde etkili. Sarımsak, ayrıca kalınbağırsak, mide ve prostat kanserlerine karşı koruyucu etkisi bulunuyor.

Üzümün, kansere karşı koruyucu etkisi var. Günümüzde üzüm çekirdeği ve kabuğunda bulunan kimyasal maddelerin kuvvetli antioksidan olduğu gösterilmiştir. Üzümde bulunan kimyasal maddelerin, kanser, kalp-damar hastalığı, santral sinir sistemi hastalıkları üzerine koruyucu ve tedavi edici özellikleri olduğu saptanmıştır.

Yabanmersini, kalınbağırsak ve lösemide etkili.

Yeşil çay, akciğer, baş-boyun, beyin, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Siyah çayın fermente edilmemiş hali olan yeşil çayın ayrıca, kansere karşı koruyucu özelliği bulunuyor. Hem siyah hem de yeşil çay bol miktarda antioksidan madde içeriyor. İçinde polifenoller daha yüksek oranda olduğu için yeşil çay, siyah çaydan daha faydalı. Yeşil çay, kuvvetli antikanserojen, antioksidan ve kilo kaybettirici bir besin maddesi. Yeni yapılan bir çalışma, yeşil çay ve üzüm ekstraktlarının (Kurutulmuş bitkilerden, özel yöntemler kullanılarak elde edilen, ilaç ham maddesi olarak da kullanılan bitki özleri), kansere karşı birbirlerinin etkilerini artırdığını ortaya koydu.

Zencefil, akciğer, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme, mide, pankreas ve yumurtalık kanserinde etkili. Zencefilin kanser hücrelerine etkisiyle ilgili laboratuvar çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalarda, zencefilin akciğer, kalın bağırsak, malign melanom, meme, mide, karaciğer, pankreas, yumurtalık kanseri ile lösemi ve lenfoma hücrelerini öldürdüğü saptandı.

Zerdeçal, baş-boyun, cilt, idrar yolları ve torbası, kalın bağırsak, meme, mide, pankreas ve rahim ağzı kanserinde etkili. Yeni yapılan çalışmalar, zerdeçalın normal olmayan hücrelerin ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğini ortaya koydu. Zerdeçalın, özellikle kanser hücrelerinin yaşamasını sağlayan enzimin aktivitesini azalttığı belirlendi.

Onkoloji (Kanser Bilim) Merkezleri

Türkçe karşılığı kanserbilim olan Onkoloji, kanserin oluşumu, nedenleri, kalıtımla ilişkisi, tanısı, tedavisi, kanserle ilgili istatisikler ve kanserden korunmayla ilgilenen tıp dalına denir. Türkiye'de onkoloji ile ilgili hem devletin hem özel sektörün faaliyete geçirdiği bir çok onkoloji merkezleri vardır.

Onkolojinin alt dalları

Jinekolojik onkoloji: Kadın üreme organlarını kapsayan kanserlerin tanı ve tedavisiyle ilgili onkoloji alanı.

Medikal onkoloji: Bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları konusunda uzmanlaşılan alan.

Pediatrik onkoloji: Çocuklarda gözlenen kanserlerin tanı ve tedavisi ile ilgilenen onkoloji alanı.

Radyasyon onkolojisi: Kanser tedavisindeki yöntemlerden biri olan radyoterapi konusunda uzmanlaşılan alan.

Cerrahi Onkoloji: Biyopsi işlemi ve tümörün çıkartılması için yapılan ameliyatları içeren onkoloji alanı.

Yukarı Çık