Çünkü ile ilgili cümleler, Çünkü cümle içinde kullanımı, içinde Çünkü geçen örnek cümle kurmak, Çünkü kelimesi mecaz kullanımı gibi aramaların cevabını bulabilirsiniz.
Çünkü ile ilgili cümleler, Çünkü cümle içinde kullanımı, içinde Çünkü geçen örnek cümle kurmak, Çünkü kelimesi mecaz kullanımı gibi aramala...
Çünkü ile ilgili cümleler, Çünkü cümle içinde kullanımı
Kısa ve uzun sevgi sözleri, sevgiye dair en anlamlı ve en güzel sözler, sevgiliye söylenebilecek sevgi üzerine ünlü duygusal sözler.
Sevgi Sözleri, Sevgiye Dair Güzel ve Anlamlı Sözler
Kısa ve uzun sevgi sözleri, sevgiye dair en anlamlı ve en güzel sözler, sevgiliye söylenebilecek sevgi üzerine ünlü duygusal sözler.
Nuh'un Gemisi nedir, nerededir, Nuh'un Gemisi hakkında Kuran, İncil ve Tevra'taki bilgiler ayetler, hangi şehirde ve dağdadır. ...
Kuran, İncil ve Tevrat'a Göre Nuh'un Gemisi Nedir Nerededir
Ateş ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Ateş geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Ateş hakkındaki ayetlerin ve hadislerin meal...
Ateş İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Ateş ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Ateş geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Ateş hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Ateş İle İlgili Kuran Ayetleri
Aile ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Aile geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Aile hakkındaki ayetlerin ve hadislerin meal...
Aile İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Aile ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Aile geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Aile hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Aile Hakkında Kuran Ayetleri
Baş ağrısı ruh halimizi de olumsuz etkileyen, en kötü ağrı türlerinden biridir. Bu yazımızda sizlere baş ağrısına ne iyi gelir, baş ağrısı ...
Baş Ağrısına Ne İyi Gelir, Baş Ağrısı Nasıl Geçer 17 Doğal Tedavi Yolu
Baş ağrısı ruh halimizi de olumsuz etkileyen, en kötü ağrı türlerinden biridir. Bu yazımızda sizlere baş ağrısına ne iyi gelir, baş ağrısı nasıl geçer, baş ağrısının ilaçsız doğal tedavisi nasıl yapılır gibi soruların cevaplarını vermeye çalışacağız...
Vücudumuzda işler yolunda gitmediği takdirde bizleri uyaran alarm sistemleri bulunmaktadır. Mide bulantısı, baş dönmesi, ateş vb. Baş ağrısıda dahil olmak üzere bu alarmlar kendi başlarına hastalık değildir.
Baş ağrısı diye bir hastalık yoktur, var olan bir hastalığın veya rahatsızlığın ya da eksikliğin habercisidir. Bir şekilde bu alarmı sustursak bile sebebini mutlaka araştırmamız gerektiğini unutmayın.
Baş Ağrısı Sayfa İçeriği
- Baş Ağrısına Karanlık ve Sessizlik İyi Gelir
- Baş Ağrısına Açık Hava Yürüyüşü İyi Gelir
- Baş Ağrısına Baş ve Boyun Masaj İyi Gelir
- Baş Ağrısına Sıcak duş İyi Gelir
- Baş Ağrısına Soğuk Kompres İyi Gelir
- Baş Ağrısına Lavanta Yağı İyi Gelir
- Baş Ağrısına Nane Yağı İyi Gelir
- Baş Ağrısına Fesleğen Yağı İyi Gelir
- Baş Ağrısına Keten Tohumu İyi Gelir
- Baş Ağrısına Çiğ Badem İyi Gelir
- Baş Ağrısına Zencefil İyi Gelir
- Baş Ağrısına Kahve İçmek İyi Gelir
- Baş Ağrısına Güneşten Uzak Durmak İyi Gelir
- Baş Ağrısına Parmakla Akupunktur İyi Gelir
- Baş Ağrısına Su İçmek İyi Gelir
- Baş Ağrısına Boyun Egzersizi İyi Gelir
- Baş Ağrısına Nefes Egzersizi İyi Gelir
Baş Ağrısı Nasıl Geçer İşte Doğal Çözüm Yolları
Baş Ağrısına Karanlık ve Sessizlik İyi Gelir:
Strese dayalı baş ağrısıyla mücadele etmenin ilk yolu olarak aklınıza hemen bir ağrı kesici ilaç içmek gelmesin. Çünkü ağrının önüne geçmenin doğal yolları var ilaçtan önce. Migrene dayalı bir ağrı ise yaşadığınız, karanlık ve sessiz bir odada yatarak krizi atlatmayı tercih edin.
Serin, karanlık ve sessiz bir yerde en az 30 dakika dinlenerek nefesinize odaklanmak rahatlamanızı ve baş ağrınızın hafiflemesini sağlayacak. Rahat giysiler giymek ve rahat bir şekilde oturmak da bu noktada daha iyi hissetmenize yardımcı olacak.
Baş Ağrısına Açık Hava Yürüyüşü İyi Gelir:
Stres ve gerilimden uzak bir ortamda dinlenmeye çalışın. Bulunduğunuz yerin havadar olmasına özen gösterin. Ağrıdan dolayı ışığa karşı duyarlılığınız arttıysa karanlıkta dinlenin.
Baş Ağrısına Baş ve Boyun Masaj İyi Gelir:
Şakaklarınıza, kaşlarınızın arasından alnınıza doğru ve burun deliklerinin üzerinden başlayarak göz kenarlarına doğru cildinizi gererek masaj yapın. Başınıza masaj yaparak migren ağrılarını hafifIeterek iyi hissedebilirsiniz. Brezilyalı araştırmacılar başın arka kısmında ense köküne yapılan masajın migren ağrısını azalttığını vurguluyor. Genel bir baş masajının da baş ağrılarına karşı etkili bir doğal tedavi olduğu belirtiliyor.
Boyun ve omuzlarınızdaki gerginlik de baş ağrılarına sebep oIabilir. Nefes alıp vererek boynunuzu gevşetin, parmaklarınızı omuz kaslarınızda gezdirerek küçük ve dairesel hareketlerle ense kökünüze doğru masaj yapabilirsiniz.
Baş Ağrısına Sıcak Duş İyi Gelir:
Sıcak duş, vücudunuzda gevşeme hissi yaratır. Duşa girmezseniz, ayaklarınızı sıcak su dolu bir kapta bekletin. Ardından su ılık olana kadar soğuk su ekleyin. Ayak banyosundan sonra çorap giyin ve dinlenmek üzere yatın. Beyinde yükselen kan akışı bu şekilde ayaklara aktarılır ve baş ağrısı sona erebilir.
Pek çok kişi genellikle bağ ağrısı çektiğinde soğuk suyu tercih eder ancak uzmanlar böyle anlarda buharla doku bir duşun bizim asıl ihtiyacımız olan şey olduğunu söylüyor. Uzmanlar baş ağrısıyla uyanılan zamanlarda yatakta kalmaya devam edip geçmesini ummaktansa, kahvaltı yapıp kahve içtikten sonra sıcak bir duş alınmasını öneriyor. Eğer baş ağrınız grip ya da sinüzit ile ilgiliyse, bu ılık hava nazal yollarınızı da açma etkisi gösterecektir.
Baş Ağrısına Soğuk Kompres İyi Gelir:
Bir bezi soğuk suyla ıslatarak veya poşete buz koyarak başınıza soğuk kompres yapın. Uzmanlara göre alın bölgesine ıslak bir havlu koymak ya da buz torbasıyla soğuk kompres yapmak hem geçici bir rahatlık sağlıyor hem de bazen muhtemelen tamamen yok olmasını da sağlayabilir.
Baş Ağrısına Lavanta Yağı İyi Gelir:
Lavanta güzel kokmakla kalmıyor ayrıca baş ağrıları ve migren ağrıları için de etkili bir doğal tedavi yöntemi olarak ağrılarımızı azaltıyor. Kaynamış 2 ya da 3 bardak suya 2 ya da 4 damla lavanta yağı ekleyip buharını koklamak doğal bir baş ağrısı tedavisi sağlıyor. Ancak lavanta yağını ağız yolundan almamalısınız.
Baş Ağrısına Nane Yağı İyi Gelir:
Nanenin ferahlatıcı etkisi nedeniyle nane yağı, tansiyon ve gerginlikle alakalı baş ağrılarında rahatlatıcı bir doğal tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Baş ağrıları genellikle vücutta kan akışının zayıflığından kaynaklanabiliyor ve nane yağını da lavanta yağı gibi kullandığınızda akışı hızlandırabiliyor. Nane yağı ayrıca sinüsleri açarak kan dolaşımınıza daha fazla oksijen gitmesini sağlıyor.
Baş Ağrısına Fesleğen Yağı İyi Gelir:
Pizza ve makarnaların üzerinde görmeye alışkın olduğumz fesleğen hem çok lezzetli hem de çok güzel kokan bir bitki. Baş ağrısı için doğal tedavi yöntemlerini tercih eden kişiler de fesleğenden üretilen yağı doğal bir tedavi yöntemi olarak kullanıyor. Bu yağ kas gevşetici olarak çok işe yaradığı için baş ağrılarına ve güçsüz kaslara da çok iyi geliyor.
Baş Ağrısına Keten Tohumu İyi Gelir:
Bazı baş ağrıları iltihaplar nedeniyle ortaya çıkabilir. Omega 3 yağ asitlerinin azalttığı bu problemde keten tohumu da omega 3 yönünden zengin olmasıyla baş ağrılarınızı hafifletici bir etki yaratabilir. Omega 3’ü keten tohumu yerine balık yağından da alabilirsiniz. Balı yağının faydaları saymakla bitmez.
Baş Ağrısına Çiğ Badem İyi Gelir:
Çiğ badem içerisindeki salisilin enzimi ile baş ağrınızı azaltacak en güzel yemiş olabilir. 20 tane yemeniz yeterli olacaktır.
Baş Ağrısına Zencefil İyi Gelir:
1/3 T.K toz ya da taze rendelenmiş zencefili bir bardak sıcak su içerisine atın ve için. Zencefilin yoğun aroması ve bitkisel etkisi kan damarlarınızın genişlemesine neden olacağı için ağrınızı yavaş yavaş dindirecektir
Baş Ağrısına Kahve İçmek İyi Gelir:
Baş ağrısının sizi vuracağını hissettiğinizde hemen bir fincan kahve içmek eski bir taktiktir. Çünkü kahvenin ağrı kesici etkisi erken safhalarda çok etkili olabilir. Ancak yine de çok fazla tüketmemek gerekiyor çünkü uzmanlar kahvenin tüketilmediği günler kötü hissetmenize neden olabileceğini vurguluyorlar.
Baş Ağrısına Güneşten Uzak Durmak İyi Gelir:
Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre parlak güneş ışığı, sıcak ve susuzluk baş ağrılarını tetikliyor. Migrenlerin önüne geçmek için sıcak yaz günlerinde plaj şemsiyesi altında durmakta ve güneş gözlüğü takmakta fayda var.
Baş Ağrısına Parmakla Akupunktur İyi Gelir:
Geleneksel Çin tedavi uygulamalarına göre, elinizde baş parmağınızla işaret parmağınız arasında kalan noktaya diğer elinizle baskı uygularsanız bu sizin baş ağrınıza yardımcı olabilir. Daha fazla etki göstermesi için baskı uyguladıktan sonra 5 dakika boyunca dairesel hareketler çizebilirsiniz. Uzmanlara göre bu hareket dikkati ağrıdan bu bölgeye getirdiği için ağrıyı daha hafif hissetmenizi de sağlıyor.
Baş Ağrısına Su İçmek İyi Gelir:
Baş ağrılarının sebeplerinden biri de dehidrasyon. Özellikle de alkol aldıysanız bu daha sonra susuzluk nedeniyle size baş ağrısı olarak geri dönebilir. Bu yüzden baş ağrınız başlar başlamaz büyük bir bardak su için ve gün içinde yudum yudum su içmeye devam edin. Erkeklerin gün içinde 3 litre kadınlarınsa 2.2 litre su içmeleri öneriliyor. Baş ağrınız varsa o zaman suyu çok soğuk içmemeye de dikkat etmelisiniz.
Baş Ağrısına Boyun Egzersizi İyi Gelir:
Boyun kaslarını gevşetmek ve güçlendirmek kronik baş ağrılarınızın önüne geçebilir.
Baş Ağrısına Nefes Egzersizi İyi Gelir:
Bazen yalnızca doğru nefes alıp vermek bile tedavi yerine geçebilir. Derin nefes alışverişlerle rahatlama sağlamak vücuttaki gerginliği azaltarak baş ağrınızı da dakikalar içinde hafifletebilir.
Adam Öldürmek ve cinayet ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Öldürmek geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Öldürmek hakkındaki ...
Öldürmek ve Cinayet İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler
Adam Öldürmek ve cinayet ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Öldürmek geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Öldürmek hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Öldürmek Hakkında Kuran Ayetleri
Amel ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Amel geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Amel hakkındaki ayetlerin ve hadislerin meal...
Amel İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Amel ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Amel geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Amel hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Amel Hakkında Kuran Ayetleri
Acelecilik ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Acelecilik geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Acelecilik hakkındaki ayetlerin ...
Acelecilik İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Acelecilik ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Acelecilik geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Acelecilik hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Acelecilik Hakkında Kuran Ayetleri
Akciğer kanseri vakalarının neredeyse yüzde 85'lik büyük bir bölümü, tütün ve tütün ürünleri kullanımına bağlı olarak başladığı, ve bu ü...
Akciğer Kanseri Hakkında Herşey, Nedir Belirtileri Tedavisi Ameliyatı Nedenleri Korunma Yolları
Akciğer kanseri vakalarının neredeyse yüzde 85'lik büyük bir bölümü, tütün ve tütün ürünleri kullanımına bağlı olarak başladığı, ve bu ürünlerin erkekler arasında kullanımı daha yaygın olduğu için, Akciğer kanseri de erkeklerde daha çok görülmektedir ve en yaygın yaş aralığı 50-70 arasıdır. Akciğer kanseri nedir, nedenleri ve belirtileri hangileridir, akciğer kanserinden korunma yolları nelerdir, akciğer kanseri evreleri ve tedavisi nasıl yapılır, bu hastalığa yakalananlarda yaşam süresi ne kadardır vb. akciğer kanseri ile ilgili bir çok sorunun cevabını bu sayfamızda bulabilirsiniz...
Akciğer Kanseri Sayfa İçeriği
- Akciğer Kanseri Nedir?
- Akciğer Kanserinin Cinsiyete Göre Görülme Oranları
- Akciğer Kanseri Belirtileri
- Akciğer Kanseri Nedenleri
- Akciğer Kanseri Tanısı
- Akciğer Kanserinde Görüntüleme Yöntemleri
- Akciğer Kanserinde Biyopsi Yöntemleri
- Akciğer Kanserinin Evreleri
- Akciğer Kanseri Tedavisi
- Akciğer Kanserinde Aşı Tedavisi
- Akciğer Kanserinden Korunmanın Yolları
- Akciğer Kanserinde Bitkisel Tedavi
Akciğer Kanseri Nedir?
Oksijen vücudumuzun temel yaşam kaynağıdır. Vücudumuza oksijen alınımı ve hücrelerimizin oksijeni tüketmesi sonrasında oluşan karbondioksitin vücuttan dışarı atılmasını sağlamakla görevli akciğerlerimizdeki doku ve hücrelerin, bazı olumsuz etkenler neticesinde kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu akciğer kanseri oluşur. Kontrolsüz çoğalan bu kitleler bulunduğu ortamda büyür ve etrafındaki dokulara yayılabilir, yani metastaz yapabilir ve hasar verebilir.
Küçük hücreli (yulaf hücreli) akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanseri olmak üzere ikiye ayrılan akciğer kanseri, insan hayatını çok büyük bir tehlikeye atar. Çünkü ölüm denilen şey ne şekilde olursa olsun, solunumun durmasıyla gerçekleşir. Solunum konusunda ise en hayati ve başlıca organımız akciğerlerimizdir.
Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri
Değişik tipleri bulunan küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde, her bir tipin kanser hücrelerinin türü diğerinden farklıdır. Her kanser hücresi farklı şekilde büyümekte ve farklı yollardan yayılmaktadır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tipleri mikroskopla incelendiğinde kanser dokusundaki hücrelerin türüne ve hücrelerin görüntüsüne göre belirlenir:
Skuamoz hücreli karnisom: Akciğerlerde sıklıkla merkeze daha yakın olan bronşiyollerin duvarlarında meydana gelmektedir. Balıksırtı gibi ince ve düzleşmiş bir görüntüsü olan skuamoz hücrelerden kaynaklanır. Epidermoid karsinom da denir. Bu yassı hücreli karsinom, karsinomun alt tiplerin olup, cilt, akciğer, dudak, ağız, mesane, vajina, serviks (rahim ağzı) vb. birçok organdan köken alabilmektedir.
Adenokarsinom: Akciğerlerimizin mukus üreten bezlerinde oluşur ve akciğerin merkezinden çok dış kısımlarına yakın bölgelerinde ortaya çıkar. Bez (salgısal) özellik gösteren hücrelerden kaynaklanır.
Büyük hücreli karsinom: Mikroskopta bakıldığında, büyük ve anormal hücrelerin görüldüğü kanserdir.
Adenoskuamoz karsinom: Mikroskopta düzleşmiş görünen hücrelerden başlayan ve aynı zamanda bez özellikleri gösteren kanserdir.
Pleomorfik, sarkomatoid, veya sarkomatöz karsinom: Mikroskopta kanser hücrelerinin değişik tipleri ile giden bir grup kanserdir.
Karsinoid tümör: Yavaş yavaş büyüyen ve nöroendokrin, yani sinirsel uyarı sonucu hormon salgılayan hücrelerden başlayan kanserdir.
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri
Küçük hücreli akciğer kanserlerinin, toplam akciğer kanserlerinin içindeki oranı %15 civarındadır. Çoğunlukla, sigara içen hastalarda görülmektedir. Diğer akciğer kanseri türlerine göre metastaz ihtimali, yani lenfatik sistem ve kan yoluyla vücuda yayılımı daha hızlıdır.
Akciğer Kanserinin Cinsiyete Göre Görülme Oranları
Sigara kullanımı erkeklerde daha yaygın olduğundan dolayı, akciğer kanseri, daha çok erkeklerde görülmektedir. Yaş faktörü de akciğer kanseri nedenlerinden biri olarak kabul edilebilir. Akciğer kanseri çoğunlukla 55 yaş ve üzerinde görülmektedir. Fakat bu; sigaraya başlama yaşına, sigara kullanma sıklığına, çeşitli kanser yapıcı maddelere maruz kalma durumuna göre değişmektedir. Akciğer kanseri 45 yaş altında nadiren ortaya çıkarken, genellikle 50-70 yaşlarında daha fazla tanı konulmaktadır.
Akciğer kanseri, her ne kadar hayati tehlikesi yüksek kanser türleri arasında olsa da, son dönemlerde ortaya çıkan yeni tedavi yöntemleri ve erken teşhis olanakları sayesinde iyileşme oranı her geçen gün artan bir hastalıktır. Yaklaşık olarak dünyada her yıl 1,3 milyon kişi akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde ise her yıl 30-40 bin kişiye akciğer kanseri teşhisi konulmaktadır. Bir yılda, ülkemizde sigaradan kaynaklı akciğer kanseri olan hastaların sayısı net olarak bilinmese de akciğer kanseri vakalarının %80-90’lık bir kısmının sigara kaynaklı olduğu söylenebilir. Akciğer kanserinde erken tanı çok önemlidir. Çünkü akciğer kanseri sıklıkla kemik, karaciğer, beyin ve böbrek üstü bezlerine hızla yayılım gösterebilme özelliğine sahiptir.
Akciğer kanseri hem ölümcül tehlikesi en yüksek olan hem de önlenmesi çok kolaydır. Dünyada en çok 50-70 yaşları arasında görülen akciğer kanserinde risk 35 yaşından sonra artar. Kadınlarda erkeklere göre kanserin seyri çok daha hızlıdır. 25 yıl önce akciğer kanseri her 11 erkeğe karşılık 1 kadında görülürken, günümüzde neredeyse her 2 erkeğe karşı 1 kadında akciğer kanseri saptanmaktadır ve bunun en büyük nedeni artık kadınların da çok sigara içiyor olmasıdır.
Akciğer Kanseri Belirtileri
Aşağıdaki belirtilerin süresi birkaç haftayı aşıyorsa zaman geçirmeden doktora başvurulmalıdır.
- Ani zayıflama
- Kanlı balgam
- İştah kaybı
- Göğüs ağrısı
- Ses kısıklığı
- Yutma güçlüğü
- Yorgunluk ve halsizlik
- Kollarda ve omuzda ağrı
- Göz kapağı düşüklüğü
- Geçmeyen ve giderek kötüleşen inatçı öksürük
- Sürekli nefes darlığı, hırıltılı solunum
Akciğer kanserinin en genel belirtisi inatçı öksürüklerdir. Bunun dışında göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, omuz ve kol ağrısı, sırt ağrısı, yutma güçlüğü ve kanlı balgam gibi bulgular da akciğer kanseri belirtileridir. Öksürükle birlikte gelen kanlı balgam, akciğer kanseri hastalarının dörtte birlik bir kısmında görülmektedir. Akciğer kanseri belirtilerinden baş ve kemik ağrısı, yorgunluk ve halsizlik de sıkça görülür.
Akciğer kanserinin belirtileri yaşam bölgesine göre değişiklik göstermektedir. Akciğerin üst kısmına yerleşmiş olan bir kitle, bazı sinirlere bası yaparak kolda ve omuzda ağrıya, ses kısıklığına ve göz kapağı düşüklüğüne neden olabilir. Ancak bu belirtiler birçok hastalıkta görülebildiği için ihmal edilebilmektedir. Herhangi bir üst solunum yolu enfeksiyonu, akciğer enfeksiyonu, kas iskelet sistemi ağrısı bu şikayetlere yol açabilir.
Akciğer kanseri belirtileri bazen oldukça sinsidir. Hiç bir belirti vermeden ilerleyebilen bir hastalıktır. Hastaların neredeyse dörtte birinde kanser, hiçbir belirti vermeden oluşmaktadır. Çoğu kişi akciğer kanseri olduğunu, başka bir hastalık sebebiyle akciğer röntgeni çektirdiğinde öğrenmektedir. Bu nedenle rutin olarak yapılan kontrollerin akciğer kanserinin erken evrede belirlenmesinde hayati önemi bulunmaktadır. Akciğer kanseri erken evrelerde teşhis edilirse tedavisinde başarı şansı oldukça yüksektir. Günümüzde düşük doz spiral bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeler ile akciğer kanseri artık erken evrede saptanabilmektedir.
Akciğer Kanseri Nedenleri
Akciğer kanserinin başlıca nedenleri:
- Hava kirliliği
- Genetik geçişler
- Radon gazına maruz kalmak
- İçme sularındaki arsenik
- Sigara vb. tütün ürünleri kullanmak
- Tütün ürünleri kullanılan ortamlarda bulunmak
- Diğer hastalıklar nedeniyle akciğere radyoterapi uygulanması
- Aspest (Bir silikat olan tremolitin değişmesiyle oluşan, kırılmadan bükülebilen, ipek görünümünde lifli, ateşe dayanıklı bir minera)
Akciğer kanserine sadece siraga içenlerde değil, içmeyenlerde de rastlanabilmektedir. Akciğer kanserleri vakalarının %15’lik dilimi hiç sigara içmemiş kişilerden oluşturmaktadır. Sigara vb. tütün ürünleri kullanılan ortamlarda bulunmak da akciğer kanseri gelişim riskini artırmaktadır. Sigaradan uzak durarak 10 yıl için de akciğer kanseri riski yüzde 50 azaltılabilir. Sigara, pipo, puro ve nargile gibi ürünler, kanser nedeni olarak ispatlanmış en önemli risk faktörleridir. Sigaranın dışında; genetik geçiş, asbest, radon gazı, hava kirliliği de akciğer kanseri nedenlerindendir. Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, akciğerlere radyoterapi uygulanması riski artırabilmektedir. İçme sularında yüksek düzeyde arsenik maddesi olması da önemli bir nedendir. Kadınların da giderek daha fazla sigara tüketmesi ile son yıllarda akciğer kanserinde artış görülmektedir.
Akciğer kanserinin en önemli nedeni olan sigarayı bırakmak ya da sigarada içilmiyorsa hiç başlamamak, kanserden korunmanın en önemli yoludur. Sigara karşıtı kampanyalar sayesinde sigara bağımlılığında azalma görülmüş ve buna bağlı akciğer kanseri vakalarında ciddi bir azalma sağlanmıştır. Akciğer kanserinin diğer nedenleri arasında gösterilen Radon gazının, yaşanılan yerde bulunup bulunmadığının ölçülebilir bir metodu yoktur. Aspest maddesinden de korunmak çok mümkün değildir.
Radon gazı renksiz ve kokusuz radyoaktif bir gazdır. Toprakta, kayalarda ve sulardaki uranyumda bulunur. Toprakta bulunan radon gazı, sürekli yukarı doğru hareket eder ve evlerin tabanlarındaki ya da duvarlarındaki çatlaklardan ve boşluklardan içeri sızar. 3. Kattan daha aşağıdaki katlarda, özelliklede zemin katlarda oturanlar radon gazına mutlaka dikkat etmelidirler.
Batılı ülkelerde konut inşaatı yapılmadan önce radon gaz ölçümü yapılması mutlaka zorunludur. Radon gazından korunmak için, evler ssürekli havalandırılmalı; özellikle de bodrum katlardaki taban ve duvar çatlakları kapatılmalı ve yeni yapılan binaların radona dirençli olmasına özen gösterilmelidir. Bu konudaki denetimler artırılmalıdır.
Akciğer Kanseri Tanısı
Hastaya akciğer kanseri tanısı koyabilmek için öncelikle röntgende belirlenen bir kitleye ulaşmak gerekir. Kişinin geçirdiği tüm hastalıklar, tütün ürünleri kullanma ( sigara, pipo, puro vs.) durumu, çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeler ve diğer aile bireylerinde kanser vakası olup olmadığı sorgulanır. Eğer akciğer kanserinden şüpheleniliyorsa, doktor tarafından balgam tetkiki (balgam sitolojisi; akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi) de istenebilir. Bu tetkik, akciğer kanserini tespit etmek için basit ve oldukça yararlı bir testtir.
Doktorun kanserden emin olmak için akciğer dokusunu incelemesi gerekebilir. Bu inceleme, kanserin türünü (küçük hücreli olmayan veya küçük hücreli) ve yayılma durumu (metastaz) veya kanser evresini belirlemek içindir. Daha sonra bilgisayarlı tomografi çekilerek kitleye nasıl ulaşılacağı belirlenir. İnce iğne biyopsisi ya da bronkoskopiden kitleye en uygun ulaşma yoluna karar verilir. Biyopsinin incelenmesi sonucu da akciğer kanserinin tanısı konulur. Eğer kanser, metastaz yoluyla başka organlara da sıçramışsa, o organlardan da parça alınarak tanıya gidilebilir. Tanı konulduktan sonra sıra, akciğer kanseri evrelerine gelir.
Akciğer kanserinde erken tanı çok önemlidir.
Akciğer kanseri, kanser tarama programları içinde değerlendirilemeyen bir tür olduğundan erken dönemde yani akciğer içinden lenflere veya başka organlara yayılmadan önce, nadiren başlangıç evresinde tespit edilebilir. Erken dönemde hastalığın yakalanma ihtimali % 15 civarlarındadır. Lenf düğümlerine sıçramamış vakalarda 5 yıllık sağ kalım oranı %50’dir. Ancak genellikle bu hasta gruplarında kanser teşhisi konulduğunda hastalık akciğer dışında yakın organlara da yayılmış durumda olduğu için bu oran % 15’in altına inmektedir. Akciğer kanserinde erken tanı, çoğunlukla ya rutin yapılan testlerde ya da bir başka sağlık sorunu için yaptırılan tetkiklerde ortaya çıkmaktadır.
Akciğer Kanserinde Görüntüleme Yöntemleri
Akciğer kanserinde, akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, pozitron emisyon tomografi ve kemik sintigrafisi olmak üzere beş yöntem vardır.
Akciğer grafisi: Hastaların ayrıntılı öyküsü ve fizik muayenesinin ardından tanı için ilk adım olarak iki yönlü akciğer grafisi çekilir. Bazı vakalarda bu görüntüleme yöntemi ile tümör nedeniyle akciğerlerde meydana gelen harabiyet bu film ile tespit edilebilir. Ancak akciğer grafisi her zaman net bir yanıt vermediği için filmde görülecek herhangi küçük bir değişiklik akciğer tomografisi ile saptanmalıdır.
Bilgisayarlı tomografi (BT): Tümörün boyutları, şekli ve bulunduğu yer hakkında bilgi vermektedir. Yayılmış akciğer kanseri nedeniyle büyümüş olan lenf düğümlerini gösterir. Erken evre akciğer kanserinin tanısı ile karaciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve akciğer kanserinin yayılabileceği diğer iç organlarının da durumunu gösterir.
Manyetik Rezonans görüntüleme (MRI): Manyetik ve radyo dalgaları ile birlikte bilgisayar aracığı ile akciğeri kesitlere ayırarak görüntülenmesini sağlar. MRI incelemesinde x ışınları kullanılmadığı için radyasyon tehlikesi de bulunmamaktadır.
Pozitron Emisyon Tomografi (PET): İşlem, kanserli dokularda toplanan şeker molekülüne bağlanmış düşük doz radyoaktif bir madde kullanılarak yapılır. Kanser tanısından çok kanser tanısı almış olan hastalarda tümörün yayılıp yayılmadığının belirlenmesinde, akciğer kanserinin evrelenerek tedavisinin planlanmasında uygulanmaktadır.
Kemik Sintigrafisi: Damar yolu ile hastaya verilen radyoaktif madde vasıtasıyla kanser hücrelerinin kemiklere herhangi bir yayılım gösterip göstermediği belirlenir. Özellikle de küçük hücreli akciğer kanserinde rutin olarak küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde de kemik metastazı şüphesi bulunan durumlarda uygulanan bir yöntemdir.
Akciğer Kanserinde Biyopsi Yöntemleri
Akciğer kanseri bölgesel olarak akciğerlerde ilerleyebilir veya lenf bezleri, kemik ve beyin dahil vücudun başka diğer bölgelerine yayılma (metastaz) göstermiş olabilir. Bu nedenle, akciğer kanseri ve türünü belirlemek için akciğerden doku örneği alınmaktadır. Biyopsi yoluyla alınan bu doku örneği mikroskop altında incelenir. Akciğerde görülen ve kanser olduğuna inanılan dokudan biyopsi almak tümörün yayılmasına ve hastalığın kötüleşmesine neden olmaz.
Akciğer kanserinde, doku parçasını almak için kullanılan yöntemler şunlardır:
Akciğer Kanserinde Bronkoskopi: Bronşlara ve soluk borusuna ağızdan sokulan ince ışıklı bir tüp yoluyla hava yolları incelenir ve küçük doku örnekleri alınır.
Akciğer Kanserinde İğne Aspirasyonu Uygulaması: Akciğerdeki kitleye yönelik göğüs duvarından iğne ile girilerek kanserli dokudan örnek alınır. Bu örnek mikroskop altında incelenir.
Akciğer Kanserinde Torasentez Uygulaması: Kanser hücrelerini tespit etmek için akciğerleri çevreleyen sıvıdan iğneyle örnek alınır.
Akciğer Kanserinde Torakotomi Uygulaması: Akciğer kanseri tanısı konması için kullanılan bu yöntem cerrahi bir müdahale ile göğüs kafesinin açılmasıdır. Diğer tüm yöntemler uygun değil ise veya tüm yöntemler ile başarı elde edilemez ise uygulanır.
Akciğer Kanserinde Balgam Sitolojisi Uygulaması: Akciğerlerdeki mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi yöntemidir. Kanser hücrelerinin belirlenmesi için hastadan alınan balgam örneği mikroskop altında incelenir.
Yapılan tüm tetkikler neticesinde, hastaya akciğer kanseri teşhisi konulduğunda, kanserin evresini ve yayılma durumunu belirlemek ve en iyi tedavi yöntemini tespit edebilmek için hastadan alınan örnekler, bir dizi teste daha tabi tutulur. Kanserin evresine ve bu testlerin sonuçlarına göre hastaya özel tedavi şekli belirlenir...
Akciğer Kanserinin Evreleri
Akciğer kanserinde 4 evre vardır. Eğer kanser henüz akciğer içindeyse evre 1, en yakın lenf bezlerine yayılmışsa evre 2, her iki akciğer arasındaki boşluğa ve akciğer zarına yayılmışsa evre 3 ve kemik, karaciğer, böbrek üstü bezleri gibi organlara yayıldıysa da evre 4 olarak tanımlanır. Akciğer kanseri evrelerinintedavi planları da birbirinden farklıdır. Akciğer kanseri 1. evrede tespit edildiyse tedavide başarı oranı daha yüksektir. Akciğer dokusundaki tümörlü hücreler ameliyat edilerek temizlenir ve doktorun kararına göre koruyucu tedavi planlanır. Hastalık ileri evredeyse; kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinde, hücre tipine göre hangi ilaçların kullanılacağı ve ne kadar süre devam edileceğine de doktor tarafından kara verilir.
Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanserinde Evreleme
Akciğer kanserinin tedavi yönteminin belirlenmesi için kanserin evresinin tespit edilmesi şarttır. Tümöre ve metastaz durumuna göre evre belirlenmektedir.
Evre 1: Kanser, 5 cm veya daha küçük boyutta olup lenf düğümlerine yayılmamıştır.
Evre 2: Kanser, lenf bezlerine yayılmamış ancak 5 cm’den büyük veya göğüs kafesine veya diyaframa (göğüs boşluğu ile karın boşluğunu ayıran zar yapı) yakındır. Kanser, 7 cm veya daha küçük, lenf düğümlerine veya bronşların yakınlarına yayılmışsa da ikinci evre olarak kabul edilir.
Evre 3A: Kanser, akciğerlerin arasındaki lenf düğümlerine yayılmış veya soluk borusunun ikiye ayrılan bölümüne yakındır. Bu yayılma oldukça sık görülmektedir. Bunun yanında, akciğerlerdeki lenf düğümleri veya bronşlara yakın ya da lenf düğümlerine yayılmadan kalp, nefes borusu, diğer akciğer lobu gibi organlara yayıldığı da gözlemlenmiştir.
Evre 3B: Kanserin, göğsün diğer tarafındaki lenf düğümlerinde veya köprücük kemiğinin üstünde veya daha geniş (kalp, nefes borusu gibi) ve göğsün ortasındaki lenf düğümlerinde veya soluk borusunun ikiye ayrıldığı bölgeye yakın görülmektedir.
Evre 4: Kanser, her iki akciğerde, akciğeri ve kalbi çevreleyen sıvıda veya karaciğer, beyin, kemik gibi vücudun diğer bölümlerine sıçradığı görülmektedir.
Tedavinin seçimi hastalığın yaygınlığı ile alakalıdır. 1. ve 2. evrede cerrahi müdahale en çok kullanılan tedavi şeklidir. 3. evrede ise tedavi seçimi 3A ve 3B evresine göre değişir. 3A evresi son derece kapsamlı değerlendirilmesi gereken bir evredir. Bu evrede PET-BT sonucu göz önüne alınarak mediastinoskopi veya bronkoskopi ile göğüs boşluğunda yer alan lenf bezlerinde örnekleme yapılır. Bu örnekleme sonucuna göre tedavi konusunda karar verilir. 3B evresinde olan hastalara radyoterapi tek başına veya kemoterapi ile eş zamanlı olarak önerilebilir. 4. evrede ise radyoterapi veya kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma ve semptomları kontrol etmede kullanılabilir. Son yıllarda yaşanan en önemli gelişme, uygun hastalarda akıllı moleküllerin (hedefe yönelik ilaçlar) kullanımıdır. Bu ilaçların kullanımının uygunluğu hastanın tümörüne yönelik detaylı patolojik inceleme ile kararlaştırılır. Günümüzde, ileri evre küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde bireye özgü tedavi denilen yöntemlerin her hasta için uygun olup olmayacağının test edilmesi ve hasta için bu şansın gerektiğinde kullanılması oldukça önemlidir.
Küçük Hücreli Akciğer Kanserinde Evreleme
Küçük hücreli akciğer kanserinde de kesin tedavinin belirlenmesi için yine önce hastalığın evresi tespit edilmelidir. Bu evreleme; akciğere sınırlı ve akciğer dışına da taşmış yaygın hastalık olmak üzere iki başlık altında değerlendirilir. Sınırlı ve yaygın küçük hücreli akciğer kanserlerinin tedavi yöntemleri farklıdır.
Bazı testler yoluyla hastalığın evresi belirlenerek, tedavi yöntemine karar verilir. Şayet kanser akciğerin tek yanında görülmüşse, sınırlı evre, her iki akciğerde gözükmüşse veya diğer organlara yayılmış ise ileri (yaygın) evre tanısı konulur. Hastalığın tekrarlaması mümkündür. Kemoterapi içeren tedavi de akciğerdeki tümörler veya vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek uygulama yapılır. Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada kanser olmasa da koruyucu amaçla uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu “beyin ışınlaması” denir. Bu, beyinde gözle görülemeyen hücreleri yok etmek ve tümör oluşmasını engellemek için verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde tercih edilen bir yöntem değildir.
Akciğer Kanseri Tedavisi
Akciğer kanseri tedavisi diğer tüm kanserlerde de olduğu üzere hastalığın genel sağlık durumu, hastalığın evresi ve kanserin tipi gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Birçok evrede farklı tedavi kombinasyonları ve kişiye özel tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Bu sebeple akciğer kanseri tedavisinde tam donanımlı bir hastane ve uzman doktor seçimi çok önemlidir.
Akciğer kanseri ameliyatı sonrasında gözle görülmese de geride kalmış olması muhtemel olan az sayıda kanser hücresi Adjuvan tedavi yöntemi ile yok edilir. Bu tedavi yöntemi de hastanın tanı raporuna, yaşına ve genel sağlık durumuna göre planlanır. Akciğer kanseri ameliyatı sonrası hastalar adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi ya da hem kemoterapi hem radyoterapi tedavisi alabilir. Bazı zamanlarda ise erken evre hastalarında ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.
Akciğer Kanseri Tedavi Yöntemleri
Akciğer Kanserinde Cerrahi Tedavi: Akciğer kanseri ameliyatı akciğer kanseri tedavi yöntemlerinden biridir. Cerrahi müdahalenin tipi, kanserin akciğerdeki yerleşimine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan bir operasyondur. Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Maalesef bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu gibi sebeplerle ameliyat edilemez.
Akciğer Kanserinde Kemoterapi Tedavisi: Akciğer kanserinde kemoterapi tedavisi kanser hücrelerinin ilaçla yok edilmesidir. Kemoterapi genellikle 2 ilaçtan oluşur. Kemoterapi sadece bu konuda özel eğitim almış hemşireler tarafından verilebilir. Kemoterapinin verilme sayısı ‘’kür’’ şeklinde ifade edilir ve genellikle 21-28 günde bir tekrarlanır. Akciğer kanserinde kemoterapi genellikle damardan sıvı şeklinde veya ağızdan hap olarak tam donanımlı ayakta tedavi merkezlerinde uygulanır. Bazı durumlarda, hastanın durumundaki olumsuzluk ya da verilen ilaçların niteliğine göre kemoterapi yatarak da verilir. Her kemoterapi kürü sonrası hastalar, tıbbi onkoloji polikliniğinde kontrolden geçirilir. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri yapılır. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir.
Kanser hastasının ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Fakat, bu kararların verilmesinde hastanın yaşı ve genel durumu da dikkate alınır. Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edemeyeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa, ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir. İlk kemoterapi alan hastalar kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra tıbbi onkoloji polikliniğinde kan ve genel durum kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastaların genel durumları, tedaviyi tolere ediş biçimleri ve kan tahlilleri incelenir, varsa şikayetleri dinlenir. Sonraki kür uygulamalarında da, her tedavi öncesi hastanın kan kontrolleri ve genel durumları incelenir. Kemoterapinin yan etkileri değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlamaya gidilebilir.
Akıllı İlaçlar ve Akıllı Molekül Tedavisi: Son zamanlarda küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinin, yassı hücreli olmayanlarına yönelik yapılan kapsamlı patolojik inceleme sonrasında, uygun hastalara verilen ağızdan hap şeklinde ilaçlar ile yapılan tedavi şeklidir. Küçük hücreli ve yassı hücreli akciğer kanserlerine yönelik akıllı hap tedavisi uygun değildir. Tüm dünyada tedavi kılavuzlarında ileri evre hastalarda eğer patoloji raporIarı uygun ise, küçük ve yassı hücreli olmayan akciğer kanserlerinin ilk basamak tedavisi olarak akıllı tedaviler kullanılır. Bu hastalarda yapılan ileri patolojik incelemeler EGFR mutasyon testi ve ALK füzyon testi olarak adlandırılır. Bu testlerin sigara içmeyen bireylerde olumlu (pozitif) saptanma oranları daha yüksektir. Ancak sigara içen bireylerde bile her iki testten birinin pozitif çıkma oranı yaklaşık %20 civarındadır. Bu da her beş hastadan birinin bu tedavilerden yarar görme ihtimalidir ki asla göz ardı edilmemesi gerekir.
Akciğer Kanserinde Radyoterapi Tedavisi: Radyoterapi yani ışın tedavileri, kanser hücresini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılmasıdır. Sınırlı bir alana uygulanır ve bu alandaki kanser hücrelerini etkiler. Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir müdahaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle kemoterapi ile birlikte cerrahi yapılamayan kanseri bölgesel olarak ilerlemiş ancak uzak bölgeye yayılmamış (metastaz) hastalarda birinci alternatif olarak kullanır. İlerlemiş evrede olan hastalarda ise radyoterapi nefes darlığı veya ağrı gibi belirtilerin giderilmesi için de kullanılabilir.
Akciğer Kanserinde Aşı Tedavisi
Akciğer kanserinin tedavisinde özellikle son 5 yıldır ciddi gelişmelerden söz edilebiliyor. Daha çok dördüncü evre akciğer kanseri hastalarını ilgilendiren bu gelişmelerin en önemlilerinden biri immünoterapi, bir diğer adıyla akciğer kanser aşısı. İmmünoterapi hastanın, kendi bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerine savaş açması anlamına gelmektedir. Bu sebeple de diğer kemoterapi ilaçlarına göre yan etkileri çok daha azdır. Birkaç yıl öncesine kadar dördüncü evre akciğer kanserli hastalar için diğer kemoterapi ilaçları deneniyor ve başarılı sonuçlar alınamadığında ise akciğer kanseri aşısı kullanılıyordu. Günümüzde, Amerika’da ve Avrupa’da dördüncü evre akciğer kanseri hastaları, ilk andan itibaren bu kanser aşısı ile tedavi edilebilmekte.
Akciğer Kanseri Aşısını Kimler Kullanabilir?
Akciğer kanseri aşısını yapabilmek için, öncesinde kanser hastasından bazı tetkikler istenir. Akciğer kanserinin tipine göre bu aşıya aday olup olmadığı saptanır. Eğer aşıya adaysa, tanı konulduğu ilk andan itibaren akciğer kanseri aşısı tedavisine başlanabilir. Aşının, bulantı ve kusma gibi tipik yan etkileri olmasa da bağırsaklarda ve tiroit bezinde geçici olarak inflamasyona yol açabilme özellikleri bulunmaktadır.
Akciğer Kanseri Aşısının Etkisi Nedir?
Akciğer kanseri aşısı şu anda sadece dördüncü evre hasta gruplarında kullandığı için yaşam süresini etkileyen özelliği bulunmaktadır. Evre 4 ‘te tüm tedaviler hastanın yaşam süresini uzatmaya yönelik olarak uygulanmaktadır.
Akciğer Kanseri Aşısının 1.Evrede Uygulanması Mümkün Olabilir Mi?
Akciğer kanseri aşısının 4, 3, 2 ve 1’inci evrede uygulanabilmesi için bilimsel çalışmalar hala sürüyor. Fakat, aşının yan etkilerinin çok fazla olması nedeniyle 1. evrede kullanılabilmesi çok daha zor görünüyor. Özellikle üçünü evre akciğer kanseri hastalarını aşı ile tedavi etmek mümkün olabilecek gibi görünüyor.
Akciğer Kanserinden Korunmanın Yolları
Akciğer kanseri oluşumu, sadece bir tek sebeple olmaz. Yapılan araştırmalar neticesinde akciğer kanserinin birçok nedeni bulunmuştur. Çeşitli faktörler akciğer kanseri oluşumunda rol alabilir. Bu faktörlerin büyük bir bölümü tütün ürünleri kullanımıyla alakalıdır. Akciğer kanseri kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir. Bazı insanların akciğer kanseri olma riski diğerlerinden daha fazla olabilir. Aşağıdaki durumlarda kanser riski artmaktadır.
Sigara ve Akciğer Kanseri; Sigara içmek akciğer kanserine neden olur. Tütündeki zararlı maddeler (karsinojen) akciğerdeki hücrelere zarar verir. Zamanla bu etkiler, hücrelerde kansere neden olabilir. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması; hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği, günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin içine çektiğiyle alakalıdır. Sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür.
Puro ve Pipo ve Akciğer Kanseri; Puro ve pipo kullananlar, bunları kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riski taşır. Kişinin kaç yıldır puro veya pipo içtiği, günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. İçlerine çekmeseler de puro ve pipo içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri için de risk altındadır. Pasif içicilerin (tütün dumanına maruz kalanlar) akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır.
Hastanın Hayat Hikâyesi; Bir kez akciğer kanseri olan kişinin tekrar ikinci akciğer kanseri olma riski, hiç kanser olmamış kişiye oranla çok daha fazladır. Akciğer kanseri tanısı konulduktan sonra sigara içmeyi bırakmak, ikinci bir akciğer kanserinin gelişmesini önlemede çok yardımcıdır.
Asbest ve Akciğer Kanseri; Yalıtım malzemesi olarak bazı endüstrilerde kullanılan ve doğal olarak fiber halinde bulunan bir mineral grubudur. Asbest fiberleri parçacıklara ayrılmaya meyillidir ve havada dolaşıp kıyafetlere yapışır. Bu parçacıklar solunduğu zaman akciğerlere yerleşir. Orada akciğer hücrelerini zarara uğratır ve böylece kanser gelişme riskini artırır. Çalışmalar asbeste maruz kalan işçilerde akciğer kanseri gelişme riskinin, maruz kalmayanlara göre 3–4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu artış, gemi inşası, asbest madenleri, yalıtım işi ve fren tamiri gibi endüstrilerde çalışanlarda daha fazladır. Akciğer kanseri olma riski, asbest işçileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest işçileri işverenleri tarafından temin edilen koruyucu malzemeleri kullanmak ve tavsiye edilen iş ve güvenlik uyarılarını takip etmek zorundadır.
Hava Kirliliği ve Akciğer Kanseri; Akciğer kanseri ile hava kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu ilişki açıkça tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Akciğer Hastalıkları; Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, kişinin kanser olma riskini artırır. Akciğer kanserinin veremden etkilenen bölgelerde daha fazla gelişme eğilimi vardır.
Akciğer Kanserinde Bitkisel ve Doğal Tedavi
Günümüzde artık neredeyse tüm hastalıkların tedavisinde önem verilen Bitkisel Tedavi Yöntemleri, akciğer kanseri tedavisi için de etkin bir şekilde tercih edilmekte ve çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bitkisel tedavi diğer adıyla Fitoterapi modern tıpta en önemli tedavi yöntemlerinden biridir. Ameliyat olmak istemeyen, bıçak altına yatmaktan çekinen, kimyasal ilaçları tehlikeli gören hastalar, hiçbir yan etkisi bulunmayan bitkisel tedavi yöntemlerine başvurmakta ve bitkisel tedavi tercihi tüm dünyada hızla yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Tüm dünyada popülerliği ve kullanımı hızla yaygınlaşan bitkisel tedavi ya da tıp dilindeki adıyla fitoterapi, tıp fakültesi mezunu ve bitkisel tedavi alanında uzmanlaşmış doktorların kontrolü altında yapılmalıdır.
Bu konuda Google Amca'ya danışarak, bitkisel tedavi konusunda uzman pek çok doktorun iletişim adreslerine ve resmi web sitelerine ulaşabilirsiniz. Bu konuda ki aramalarınızda, karşınıza bazı hastaların kendi kendilerine yaptıkları ilaçların iyi gelmiş olmasıyla ilgili haberler çıkabilir, ancak bunlara itibar etmeden direkt bu konuda da uzman doktorlarla görüşmelisiniz...
Unutmayın ki, uzman doktorlar tarafından tedavi edildiği ve iyileştiği halde, bunu kendi yaptığı doğal ilaçlara borçlu olduğunu iddia edebilecekler ve bu hastalığa yakalanıp sonra da iyileşmiş olmasını parasal açıdan kazanç kapısına döndürmeye çalışacaklar olabilir...
Ahlak ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Ahlak geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Ahlak hakkındaki ayetlerin ve hadislerin m...
Ahlak İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Ahlak ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Ahlak geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Ahlak hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Ahlak Hakkında Kuran Ayetleri
Akraba ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Akraba geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Akraba hakkındaki ayetlerin ve hadisleri...
Akraba İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Akraba ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Akraba geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Akraba hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Akraba Hakkında Kuran Ayetleri
Akıl ile ilgili cümleler, Akıl cümle içinde kullanımı, içinde Akıl geçen örnek cümle kurmak, Akıl kelimesi mecaz kullanımı gibi aramaların ...
Akıl ile ilgili cümleler, Akıl cümle içinde kullanımı
Akıl ile ilgili cümleler, Akıl cümle içinde kullanımı, içinde Akıl geçen örnek cümle kurmak, Akıl kelimesi mecaz kullanımı gibi aramaların cevabını bulabilirsiniz.
Anlaşma ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Anlaşma geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Anlaşma hakkındaki ayetlerin ve hadisl...
Anlaşma İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Anlaşma ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Anlaşma geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Anlaşma hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Anlaşma Hakkında Kuran Ayetleri
Toprak ile ilgili en güzel sözler, toprak üzerine anlamlı sözler, toprak hakkında söylenmiş kapak laflar, toprağa dair etileyici ve özlü söz...
Toprak İle İlgili Güzel Anlamlı Etileyici ve Özlü Sözler
Toprak ile ilgili en güzel sözler, toprak üzerine anlamlı sözler, toprak hakkında söylenmiş kapak laflar, toprağa dair etileyici ve özlü sözler
Abdest ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Abdest geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Abdest hakkındaki ayetlerin ve hadisleri...
Abdest İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler Türkçe Anlamları
Abdest ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Abdest geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Abdest hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları
Abdest Hakkındaki Kuran Ayetleri
Affetmek ve Bağışlamak ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Affetmek geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Affetmek hakkındaki ay...
Affetmek ve Bağışlamak İle İlgili Ayetler ve Sahih Hadisler
Affetmek ve Bağışlamak ile ilgili ayetler ve hadisler, kısaca içinde Affetmek geçen Kuran ayetleri ve sahih hadisler, Affetmek hakkındaki ayetlerin ve hadislerin mealleri Türkçe anlamları, açıklamaları.
Affetmek Hakkında Kuran Ayetleri
Kaşgarlı Mahmut kimdir, kısaca hayatı, eserleri, Kaşgarlı Mahmud sözleri ve kitabı, Kaşgarlı Mahmut eser adı, coğrafya Kaşgarlı Mahmut S...
Kaşgarlı Mahmut kimdir, kısaca hayatı, eserleri, Kaşgarlı Mahmud sözleri ve kitabı, Kaşgarlı Mahmut eser adı, coğrafya
Kaşgarlı Mahmut Sayfa İçeriği
Kaşgarlı Mahmut - Kimdir, Kısaca Hayatı
Kaşgarlı Mahmud, tam adı: Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed El Kaşgari (Arapça: محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري, Uygurca: Mehmud Qeshqeri), d. 1008 - ö. 1105), Türk dilleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınmış 11. yüzyıl leksikografı. Kaşgar'ın 45 km güney batısındaki Opal kasabasında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre ise Isık Göl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur.Kaşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kaşgar’da dünyaya geldi. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların Emir (Arapça: أمير ) yerine''Hemir'' (Arapça: حَمِر ) demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensup olduğu anlaşılmaktadır.
Başka araştırmalara göre Batı Karahanlı hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin (Bogra Yagan Tégin)’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin'in oğludur. Yağan Tekin, 18 aylık kısa Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tekin (Hüseyin Çağrı Tégin)’e devretmek istemiştir.
Kaşgarlı Mahmud, Kaşgar'ın Opal kasabasında 1008 yılında dünyaya geldi. Karahanlı soyundan asil bir ailenin oğludur. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. "Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitabü divan-i lugat it-Türk (Divanü Lügati't-Türk) adlı Kaşgarlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslam'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.
Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir. Türk dilinin, Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsü Kaşgar'da doğdu.
Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili incelemelerine adamıştır. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiştir. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.
Kaşgarlı Mahmud'un "Türk Dillerinin Gramatik İncelemesi" başlıklı başka bir kitabının daha olduğu söylenir. Divanı Lügatit Türk'ün 3. cildinde bu kitabına atıfta bulunurmuş. Ne yazık ki, bu kitabın ne aslı ne de kopyaları bugüne dek bulunamamış. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslamiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bireserdir. Yazılış amacı, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.Kaşgarlı Mahmut, iyi silah kullanan bir asker olmakla beraber, dilimizi, ulusal kültürümüzü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük dil bilginimizdir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceleri okumaktayız: "Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çigil'in, Yagma'ın, Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..."
"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kaşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslamiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Bilindiği üzere, XI. yüzyıl hemen bütün İslam ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuk İmparatorluğu'nun askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar Türk dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divan-ı Lügat-it-Türk işte bu maksatla, yani yabancılara Türkçe'yi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgarlı Mahmut'tur.
Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen atasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Divan-ı Lügat-it-Türk'ün bulunuşu Türklük için tasavvur edilemeyecek kadar büyük kazanç olmuştur." Divan-ı Lügati't Türk, Türkçe'nin neden öğrenilmesi gerektiğini şöyle anlatır: "Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı, Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerine ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır."
Kaşgarlı Mahmud, Türklere hayran, yaptığı işe yürekten inanan bir bilim adamıdır. Divan daha sonraları pekçok bilim adamı tarafından kullanılmıştı. Antepli Ayni diye bilinen Bedreddin Mahmud, İkdü'l-Cuman fi Tarihi Ehli'z-Zaman'da ve Katip Çelebi Keşfü'z-Zunun'da Divan'dan söz ederler. Ancak sonradan yıllarca unutulmuş, neden sonra İstanbul'da Ali Emiri'nin (1857-1923) eline geçen Savi'nin nushası Sadrazam Tal'at Paşa'nın (1874-1921) aracılığı ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.Divan Batıda ilgi uyandırmış, 1928 yılında C. Brochkelmann Kaşgarlı üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dankoff 'un Divanü Lugat-it Türk çevirisi ile James Kelly'nin makaleleri de son çalışmalar olarak sözkonusu edilmesi gerekir. Divani Lugat-it Türk'ün bilinen tek nüshası İstanbul'dadır.
Kaşgarlı Mahmut - Ailesi ve Eğitim Hayatı
Kaşgarlı Mahmut (Arapça: محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري, Uygurca: Mehmud Qeshqeri), d.1008 - ö.1105). Kaşgar’dan 45 km. güney batıda Opal kasabasında dünyaya geldi.(Bazı kaynaklarda Isık Köl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur-Jean Paul Roux_Türklerin Tarihi) Tam adı "Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed"dir. Yani Muhammed oğlu Hüseyin oğlu Mahmut'dur. Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin(Husayn Çağrı Tégin)’in oğludur. Annesinin ismi Bibi Rābiy'a al-Basrī'dir. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kaşgar(Kaxgar; Uygurca: قەشقەر / K̡ǝxk̡ǝr; Çince: 喀什; pīnyīn: Kāshí) şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde Kaşgar, önemli bir ilim ve kültür merkezi idi. Günümüzde, Çinliler’in hakimiyeti altında olan Doğu Türkistan sınırları içerisindedir. Kaşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kaşgar’da dünyaya geldi. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların Emir (Arapça: أمير ) yerine Hemir (Arapça: حَمِر ) demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedır. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devletinin hanedan sülalesine mensuptur.
Başka araştırmalara göre (Yakup Deliömeroğlu, Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı); Batı Karahanlı Hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin(Bogra Yagan Tégin)’in torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin’in oğludur. Yağan Tekin, 18 aylık kısa Hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kaşgarlı Mahmut’un babası Hüseyin Emir Tekin(Husayn Çağrı Tégin)’e devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir.
Kaşgarlı Mahmutun babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim 1057 yılında Batı Karahanlıların Hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmut ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devletinin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Hanın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.
Ancak yine de kesin olarak Kaşgarlı Mahmut dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türkler’in yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı.
Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türkler’in örf ve adetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçe’nin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi.
İyi öğrenim görmüş, İslamiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsça'yı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş , ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir. Bütün Seyhun (Siri derya) kıyılarını dolaştığından kitabında söz etmektedir. Sonradan anlaşıldığına göre bu geziler, Divanü Lugati’t-Türk kitabına, kendi en büyük eserine, önhazırlık olmuş.
Kaşgarlı Mahmut - Kaşgar’dan ayrılışı Bağdat’a yerleşimi
Kaşgarlı Mahmut 1057’de Kaşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre, ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pekçok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmut'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak İslam Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.
Kaşgarlı Mahmut "Divanü Lugati’t-Türk" isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Ünlü eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı. 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Eserin tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirerek 1076‘da son şeklini verdi. 1077 yılında, Abbasi Halifesi Muktedi-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a armağan etmiştir.
Kitabın asıl nüshası bu gün Millet Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir. Kitabın Uygurca çevirisi ancak 1978'de yapılabilmiştir.
Yazılış gayesi, Araplara Türkçeyi öğretmekten çok, Türkçenin Arapça ile koşu atları gibi yarış edeceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmek içindir. Türkçenin zengin gramer özelliklerini ilk ve en çarpıcı biçimde yansıtıyor.
Kaşgarlı Mahmut, iyi silah kullanan bir asker olmakla beraber, Türk dilinin, türk ulusal kültürü, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük türk dilinin bilginidir. Kitabının önsözünde şu ilgi çekici tümceler zer almaktadır:
"Türk'ün, Türkmen'in, Oğuz'un, Çiğil'in, Yağma'nın Kırgız'ın lisanlarını ve kafiyelerini tamimiyle zihnimde nakşettim. Bu hususta o kadar ileri gittim ki, her taifenin lehçesi bence en mükemmel surette elde edilmiş oldu... Türk dili ile Arab dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye..." Ayrıca: "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur..."
"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitabü divan-i lugat it-Türk (Divanü Lügati't-Türk) adlı Kaşgarlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslam'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir.
11. yüzyıl hemen bütün İslam ülkelerinde Türklerin egemen olduğu bir dönemdir. Karahanlılar devletinin, özellikle Büyük Selçuklular'ın askerlikçe ve uygarlıkça en parlak zamanı bu dönem içerisindedir. O tarihlerde Türklerin egemenliğindeki uluslar dilini öğrenmek ihtiyacını duyuyorlardı. Divanü Lügati't-Türk Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgarlı Mahmut'tur.
Divanü Lügati't-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 8.526 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen atasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler, destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Kitabü divan-i lugat it-Türk, Türklük için büyük kazanç olmuştur.
Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’n – Nahv fi Lugati’t-Türki (Türk Dili’nin Nahiv (*) Cevherleri) adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Nerede-nasıl kaybolduğu belirlenemeyen bu eser, günümüze ulaşmamıştır.
Kaşgarlı Mahmut - Kaşgar'a dönüş
Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin önde gelen bir ilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Mahmud, Kaşgar'a dönmüş ve 1105'de vefat etmiştir. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslamiyet'ten önceki Türk sözlü edebiyatın aydınlatan dev eseridir.
Kaşgarlı Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fani hayata veda etti. Aziz naaşı; ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir (Enlem 39°18'51.19" Kuzey, Boylam 75°30'35.82" Doğu). Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.
Türbede, Kaşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an-ı Kerim okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli alimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’an-ı Kerim’ler ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistan’lı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsili bir resim yer alıyor. Müzede ayrıca Uygurlar’ın Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madeni para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor.
Türkoloji’nin ilk ve en büyük aliminin türbesi, son yıllarda önemli ölçüde tahrip edilmiştir.
Etkisi
Türkologların görüşü : "Göktürk Yazıtları ile Kitabü divan-i lugat it-Türk, Türklük için büyük kazanç olmuştur.
"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kitabü divan-i lugat it-Türk (Divanü Lügati't-Türk) adlı Kaşgarlı Mahmut'un bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslam'dan öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik niteliktedir. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını ilk ansiklopedik şekilde bildiren Kaşgarlı Mahmut'tur.
Kensi sözleri ile:" Türklerin en açık anlatanlarından, en doğru anlayanlarından en iyi kargı kullanan cengaverlerinden olduğum halde, Türklerin tekmil illerini, obalarını, çöllerini karış karış, gezip dolaştım... Gördüm ki, Yüce Tanrı devlet güneşini Türklerin burçlarından doğdurmuş..." Kaşgarlı Mahmut Türk dilinin, türk ulusal kültürü, türk, toplumsal bilincinin, yurt sevgisini her şeyin üstünde gören ilk büyük türk dilinin bilgini ve sözcüsü ve yazarı olarak bilinir.
Bağdat’ta bulunduğu sırada, sohbetleri ile de hizmet verdi. Türk dili ve kültürünü Arap dünyasına tanıttı. O, çağının diğer alimleri olan İbn-i Fadlan, Gerdizi, Tahir Merzevi, Muhammed Avfi ve Beyhaki gibi isimler arasında önemli bir makama sahip oldu. Mensubu bulunduğu Türk Milleti’nin sosyal, içtimai ve kültür hayatını, İslam Âlemi’ne tanıttı. Müslümanlığı kabul eden ilk Türk ülkesi Karahanlılar Devleti’nin bir ferdi olması sebebiyle kendisine çok önem veriliyordu. Karahanlı Devleti’nde, resmi dil Türkçe idi. O, devletinin resmi politikasını yurt dışında tanıtan bir kültür elçisiydi. Türk milletinin yüksek cevherini için gayretle çalışmıştı.
Türk dili ve kültürü, İslam Âlemi’ne onun aracılığı ile tanıtıldı. Türkçe’nin kullanım alanını genişleten iki alimden biri Kaşgarlı Mahmud, diğeri Karahanlı Devleti’nin bir başka mensubu, ikinci bir kültür abidesi olan Yusuf Has Hacip’tir. Kaşgarlı Mahmud; Divanü Lugati’t-Türk isimli, Yusuf Has Hacip ise Kutadgu Bilig adlı eseri ile Türk dil birliğinin temelini attılar. O temel, asırları aşıp günümüze ulaştı. Batı ucunu Adriyatik Denizi’ne kadar uzatabileceğimiz İpek Yolu boyunca ve çevresinde seyahat eden bir Türk, tercümana ihtiyaç hissetmeden meramını ana dili ile anlatabilir. Bu olgu, Kaşgarlı Mahmud ile Yusuf Has Hacib’in, Türk Milleti’ne armağanıdır.
Kaşgarlı Mahmud, yalnızca bir dil uzmanı değildir, aynı zamanda bir halk kültürü araştırmacısı ve harita uzmanıdır. Sayısı 24 olan Türk Boyları’nı en sağlıklı biçimde tasnif eden, damgalarını belirleyen ve günümüzde de bu konuda yararlandığımız bilgileri ilk defa derleyen de odur. Kaşgarlı Mahmud olmasa idi, Türk illerinin ve boylarının şiveleri hakkında bu gün elimizde hiçbir kaynak olmayacak, köklerimizle ilişki kuramayacaktık. Fikirleri her asırda canlı kalmış, geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de aydınlatmıştır. Onu, dilcilik ilminin ilk diyalektolojisti olarak kabul etmek, bir kadirşinaslık borcudur.
Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
Kaşgarlı Mahmud 30 dan fazla Türk lehçesini ve özellikle Oğuz, Kıpçak, Karluk, Bulgar, Argu, Kençe, Uğrak, Yabaku, Peçenek, Çiğil, Toxsı, Yağma, Suvar, Hakaniye, Tatar, Başkurt lehçe ve ağızlarını çok iyi öğrenmiştir, bu lehçeleri niçin öğrendiğini şu sözlerle açıklamaktadır: “Ben Türklerin, Türkmenlerin, Oğuzların, Çiğillerin, Yağmaların, Kırgızların şehirlerini uzun yıllar baştan başa dolaştım, sözlerini topladım, değişik sözlerin özelliklerini öğrendim. Ben bu işleri dil bilmediğim için değil aksine bu dillerin en küçük farlarını kaydetmek için yaptım.” demektedir. Yalnızca kelimeleri değil; atasözlerini, şiirleri, hayat tarzlarını, kültürlerini Türk felsefesini yansıtacak değerleri de kayıt altına almıştır.
Kaşgarlı Mahmut Türk adı altında da Divanü Lügati't-Türk de şu bilgileri verir: "Bir ad olarak Türk adını Tanrı vermiştir, dedik. Çünkü bize Kaşgarlı Halefoğlu Şeyh Hüseyin ona da İbn ül-Gurki denilen kimse İbn üd-Dünya demekle tanılan Şeyh Ebu Bekr il-Müfid ül-Cürcani'nin Ahır zaman üzerine yazmış olduğu kitabında Ulu Yalvac'a tanık varan bir hadis yazmıştır. Hadis şöyledir, ' Yüce Tanrı' - Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri o ulus üzerine musallat kılarım, diyor. İşte bu, Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü , Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiş ve onlara 'Kendi ordum demiştir. Bununla beraber Türkler güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik ,övünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyiliklerle görülmektedirler."
Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimiyle UNESCO, Türkçe'nin ilk büyük sözlüğünü ve ilk Türk Ansiklopedisini hazırlayan büyük bilgin Kaşgarlı Mahmud'un doğumunun 1000'inci yılı olması dolayısıyla 2008 yılını Kaşgarlı Mahmut Yılı ilan etti.
Kaşgarlı Mahmut - Divan-ı Lügati't-Türk
Divan-ı Lügati't-Türk (Arapça: ديوان لغات الترك), Kaşgarlı Mahmut tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça sözlüktür. Türkçe'nin bilinen en eski sözlüğü olup, batı Asya yazı Türkçesi hakkında varolan en kapsamlı ve önemli dil anıtıdır. El yazması nüshası 638 sayfadır ve yaklaşık 9000 Türkçe kelimenin ve cümlenin oldukça ayrıntılı Arapça ve başka dillerde açıklamasını içerir. Ayrıca Türklerin tarihine, coğrafi yayılımına, boylarına, lehçelerine ve yaşam tarzlarına ilişkin kısa bir önsöz ve metin içine serpiştirilmiş bilgiler mevcuttur.
Klasik Arap leksikografisinin ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, Kaşgarlı Mahmut'un Türk boyları hakkındaki etraflı bilgisinin yanısıra, Arap filolojisi konusunda da esaslı bir eğitim görmüş olduğunu gösterir.
Sözlüğün elde bulunan tek yazma nüshası 1266'da Şam'da temize çekilmiş ve 1915'te İstanbul'da Ali Emiri Efendi (1857-1923) tarafından tesadüfen bulunmuştur. (Ancak daha önceki yüzyıllarda Antepli Ayni ve Katip Çelebi de Divan'dan söz ederler.) Ali Emiri yazması 1917'de Talat Paşa'nın (1874-1921) teşviki ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir. 1928 yılında Türkolog Carl Brockelmann, ayrıntılı notlarla sözlüğün Almanca çevirisini yayımlamıştır. Besim Atalay'ın modern Türkçe çevirisi 1940'ta Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır. Son yıllarda Robert Dankoff'un Divan-ı Lügat-it Türk çevirisi, yeni bilgiler ışığında önemli yorum değişikliklerine yol açmıştır.}
Divan-ı Lügati't-Türk Kitabının önsözü
Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati't-Türk'e şöyle başlar;
Esirgeyen, koruyan Tanrının adıyla
"Allah'ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yer yüzüne hakim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türkler'in eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Haktan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hakimi olan Türkler'e herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya naili olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.."
Divan-ı Lügati't-Türk
Kaşgarlı Mahmud'un 11. Yüzyılda Balasagun'u merkez alarak çizdiği Dünya Haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır.}
Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir. Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, Yafınç, İkiöküz, Asbuali, Kumri, Talas(Tıraz veya Taraz), Sitgün(Sitkün), Yangikent, Kençek Señir, Cend (Arapça: جءند), Koçnğar başı, Barman, Özçent (Özçend), Özkend, Xoçand, Katun sını, Karaçuk (Farap), Sayram (Sairam) ve diğerleri gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır.
Asya'nın batısı, kuzeyi ve güneyi çizilmeden bırakılmış, bir plan olarak bile pekçok hatalarla dolu olmasına karşılık, Doğu bölgelerine ilişkin verdiği bilgiler gerçeğe uymaktadır. Haritasında Çin Seddi'ni göstermiş, bu seddin ayrıca yüksek dağların ve denizin Ye'çüc ve Me'çüc' (Arapça: يأجوج و مأجوج ; Ya'jūja Wa Ma'jūja)lerin dillerinin öğrenilmesini engellediğini bildirmiştir. Japonya'ya gelince; onu haritasının Doğusunda bir ada olarak göstermiş ve denizin onların dillerini öğrenilmesine olanak vermediğine işaret etmiştir.
Yukarda görüldüğü gibi, ilk Japon haritası bir Japon tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise 15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde olsa, yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizilmiştir.
Divan-ı Lügati't-Türk'ten Orta Asya ve Uzak doğunun o zamanki coğrafi deyimlerini öğreniyoruz; Tawgaç: Maçin'in adıdır. Burası Çin'den dört ay uzaktadır. Çin, aslında üç bölüktür: Birincisi, Yukarı Çin'dir ki, doğudadır; buna "Tawgaç" derler. İkincisi, Orta Çin'dir; burası, "Xıtay" adını alır. Ûçüncüsü, Aşağı Çin'dir, "Barxan" adı verilir; bu, Kaşgar'dadır. Lakin, şimdi "Maçin", "Tawgaç" diye tanınmıştır. "Xıtay" ülkesine de "Çin" denilmiştir.
Divan-ı Lügati't-Türk'te; ٱغُز Oğuz: Bir Türk boyudur. Oğuzlar Türkmendirler. Bunlar yirmi iki bölüktür; her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına vurulan bir alameti vardır. Birbirlerini bu belgelerle tanırlar. Birincisi ve başları: " كِنِك Kınık "lardır. Zamanımızın Hakanları bunlardandır. Hayvanlarına vurdukları işaret şudur: ......, Bu saydığım bölükler köktür. Bu kökten bir takım oymaklar çıkmıştır; onları söylemedim, sözü kısa kestim. Bu bölüklerin adları onları kurmuş olan eski dedelerin adlarından alınmıştır. Araplarda dahi böyledir.
Kaşgarlı Mahmut, Yağma, Toxsı (Tukhs), Kıpçak, Yabaku, Tatar, Kay (Kayı), Çomul ve Oğuz'lar, biribirlerine uygun olarak, (ذ Dhāl; dh) harfini her zaman (ى Yā; y) ye çevirirler ve hiçbir zaman (ذ) li söylemezler. "Kayınağacı"na bunlardan başkası "kadhıng", bunlar "kayınğ" derler.
Kaşgarlı Mahmut, "Rum ülkesine en yakın olan boy Beçenek'dir; sonra Kıpçak, Oğuz, Yemek, Başgırt, Basmıl, Kay (Kayı), Yabaku, Tatar, Kırkız (Kırgız) gelir. Kırgızlar Çin ülkesine yakındırlar.". Ayrıca "Çomul boyunun kendilerinden bulunduğu çöl halkı ayrı bir dile sahiptir, Türkçeyi iyi bilirler. Kay, Yabaku, Tatar, Basmıl boyları da böyledir. Her boyun ayrı bir 'ağzı' vardır; bununla beraber Türkçeyi de iyi konuşurlar. Kırgız, Kıpçak, Oğuz, Toxsı (Tukhs), Yağma, Çiğil, Uğrak, Çaruk boylarının öztürkçe olarak yalnız bir dilleri vardır. Yemeklerle Başgırtların dilleri bunlara yakındır. .... Dillerin en yeğnisi Oğuzların, en doğrusu da Toxsı ile Yağmaların dilidir." diye bahseder.
Kaşgarlı Mahmud, 1041 yılında Müslüman Türklerle müşrik Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşmuş olması eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce Türkistan’da, Kaşgar’da ve çevresinde bulunmuş olması gerektir. Kaşgarlı koyu bir Müslümandır. Müşrik Türklerle savaşan, Budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir.
Keldi manğa Tat Aydım emdi yat Kuşka bolup et Seni tiler us böri
“Bana bir Tat geldi; ona: yat, kuşlara et ol, Kuşlar, kurtlar seni bekler”, dedim.
Bu gibi şiirler naklederken Kaşgarlı mutaassıp bir Müslüman heyecanıyla izah ediyor. Fakat Müslüman Türklerin eski Şamanizm kalıntılarından olan kelimeleri ve terimleri izah ederken tam bir Şamanist Türk gibi konuşuyor.
Bazan, Şamanist kalıntısı olan inanışları ifade eden kelimeleri ve terimleri anlatırken “Türkler böyle inanırlar”, “bu inanış çok yaygındır” demekle yetinir. Kaşgarlı’nın “umay” üzerine verdiği bilgiler dikkate değer. Bilindiği gibi umay eski Türklerin dişi tanrılarından biridir(çocukları koruyan ruh). Mahmud Kaşgarlı’nın bu ruh hakkında verdiği bilgi pek fazla İslamlaştırılmıştır. Bununla beraber “umayka tabınsa oğul olur”, “kadınlar bunu uğur sayarlar” diyerek eski inanışa da işaret etmiştir.
çıvı cinlerden bir bölük. İslam'dan önce Göktanrı dinini (Tengricilik) benimseyen Türkler şuna inanırdı ki: iki bölük birbiriyle çarpıştığı zaman bu iki bölüğün vilayetlerinde oturan cinler dahi kendi vilayetlerinin halkını kollamak için çarpışırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse onlardan yana çıktığı vilayet halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa onların bulunduğu vilayetin hakanı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attıkları oktan korunmak için çadırlarında saklanırlar. Bu, Türkler arasında yaygındır, görenektir.
Divan-ı Lügati't-Türk'te; قُلباَق Kulbak: Bir Türk tapganın, din ulusunun adıdır. Balasagun dağlarında bulunurdu. Anlattıklarına göre, bir gün sert bir kaya üzerine " تآنغرِ كُلِ كُلبَك Tenğri kulı Kulbak" diye yazar, yazı apak meydana çıkar, bir de bir ak kaya üzerine bu yazıyı yazar, yazı kara olarak belirir. İzeri bugüne kadar durmakta imiş.
Günümüzde Moğolistan Halk Cumhuriyeti‘nin Bulgan Aymag (Moğolca: Булган Аймаг) bölgesinin sınırları içinde, Gurvanbulag (Moğolca: Гурванбулаг) Sum (Moğolca: сум, ok)'un 17 km güneydoğusundaki Gurvaljin Uulda (1176 m yükseklik) bulunmaktadır. Yazıt, 130-103 x 98-92 cm boyutundaki granitten bir kaya üzerine yazılmıştır. Yazıt başka bir yere (bir anıt mezara) götürülmek üzere burada hazırlanmıştır. Yazılı olduğu granit kaya parçası, üçgen şeklindeki bir dağın eteğinde bulunduğundan, Moğol bilginlerce Gurvaljin Uulın Türeg Biçes (Üçgen Dağın Türk yazıtı) diye adlandırılmıştır. Gurvaljin sözcüğü Moğolcada "üçgen", uul ise, "dağ" anlamına gelir. Yeri O. Namnandorj tarafından saptanan yazıt üzerinde ilk yayınlar Moğol ve Rus bilginlerce yapılmıştır. Türk bilginler ise, yazıtı "Gürbelçin Yazıtı", "Gürbelcin Yazıtı", "Gürbelçin Abidesi", "Gurbalcin Yazıtı", "Gurvaljin Yazıtı", "Gurvaljin Uul Yazıtı" biçiminde adlandırmışlardır. Fakat bu şekilde adlandırılmasıyla "üçgen yazıtı" anlamına gelmektedir. Oysa yazıtın adı, Moğolca‘da "Gurvaljin Uulın Türeg Biçes" sözcük kümesiyle karşılanmıştır. Bu sözcük kümesinin Türkçe‘deki karşılığı "Üçgen Dağın Türk Yazıtı" şeklindedir. Dolayısıyla, bu Eski Türk yazıtının Üçgen Dağın Türk Yazıtı diye adlandırılması daha uygundur.
Üçgen Dağın Türk Yazıtı'nda bulunan ibare şudur:
Tengri Kulı, Bitidim
Bu ibare, günümüz Türkçesi ile "Ben Tanrı kulu, yazdım." anlamına gelmektedir. Yazıttaki bu ibare, Kaşgarlı Mahmud'un anlatmış olduğu Kulbak adlı Eski Türk erenini akla getirmektedir. Divandan (Türkiye Türkçe'siyle)
Atasözleri: Beş parmak düz olmaz. Arpasız at koşamaz / Arkasız kahraman çeriyi bozamaz Alplarla vuruşma/Beylerle duruşma
Şiir: Türlü çiçekler açıldı Sanki ipekten döşeğim serildi Cennet yeri belirdi Soğuk tekrar gelecek değildir
Kuş, kurt hepsi canlandı Dişi, erkek hep toplandı Bölük olup dağıldılar Artık ine girecek değiller
Kaşgarlı Mahmut - Dünya Haritası
Onbirinci Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un Çizdiği Dünya Haritası Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek için yapılmıştır. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmekle beraber, bazı deniz ve ırmaklarda gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İtil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan'a , Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya'ya işaret edilmiştir.
Ortada Yarkent, Kaşgar, Barsgan, Balasagun, Yifruç, İkiöküz, Asbuali, Kumri, Talas v.s. gibi daha birçok Türk kentleri yer almıştır. Söz konusu harita, Türk coğrafya tarihi açısından çok değerli bir belgedir; dairevi bir Dünya haritası olup, renklidir. Dağlar kırmızı, nehirler kurşuni, denizler yeşil ve kumluk sahalar ise sarı renkle gösterilmiştir. Haritanın merkezinde Türk hükümdarlarının oturdukları Balasagun kenti mevcuttur. Öteki kentler ve yerler Balasagun'a göre düzenlenmiş, yönler ise Orhun Yazıtları'nda gördüğümüz eski Türk geleneğine göre belirlenmiştir. Haritada, Türklerin oturdukları sahalar ile ilişkide bulundukları yakın komşuları belirtildiği halde, ilişkide bulunmadıkları bölgeler gösterilmemiştir. Dünya'nın çevresi, Yunanlılarda olduğu gibi, çepe çevre bir denizle çevrelenmiştir.
Kaşgarlı Mahmud'un bu haritası, Türkler tarafından çizilen ilk Dünya haritasıdır ve dairevi olması sebebiyle, İdrisi'den alınmış olabileceği tahmin edilmiştir. Ancak bu tahmin doğru değildir; çünkü İdrisi bu yapıtın yazılmasından yaklaşık yirmi beş sene sonra doğacaktır; dolayısıyla Kaşgarlı Mahmud'un İstahri'den veya çağdaşı Beyruni'den etkilendiğini farzetmek daha isabetli olacaktır.
İlk Japon haritası bir Türk tarafından 14.yüzyılda çizilmiş, bir Dünya haritasında yer alması ise, 15.yüzyılda olmuştur. Bütün bu bilgilerin ışığı altında, bir plan biçiminde de olsa, yanlışlarla dolu da olsa ilk Japon haritasının 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından çizildiği bir gerçektir.
Kaşgarlı Mahmut Sözleri
Yalnız kaz ötmеz.
Kış konuğu atеşdir.
Azığı olan yorulmaz.
Kurt komşusunu yеmеz.
Fazilеtin başı dildir.
Et tırnakdan ayrılmaz.
Çiftе kılıç kına sığmaz.
Yurt gidеr, törе kalır.
Tеmbеlе bulut yük olur.
Sеlâmеtdе acеlе yoktur.
Misk kutusu misk kokar.
Bir karga ilе kış gеlmеz.
Kanı kan ilе yıkamazlar.
Dеvlеt alâmеti bilgidir.
Dumanı kaldıran islеnir.
Acеlеci sinеk sütе düşеr.
Eşеk sürüsü başsız olmaz.
Günеşе bakan göz kamaşır.
Atеş dеmеklе ağız yanmaz.
Balık suda, gözü dışarıda.
İt ısırmaz at tеpmеz dеmе.
Atеş alеv ilе söndürülmеz.
Dеlikli inci yеrdе kalmaz.
Yaramaz malın sahibi olmaz.
Emzikli kadın iştahlı olur.
Konuk gеlirsе dеvlеt gеlir.
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.
Yaşlı öküz baltadan korkmaz.
Coşkun ırmak gеçitsiz olmaz.
Tеmbеlе еşik dağ gеçidi olur.
Başkasının malı, mal sayılmaz.
Kuş tuzağa yеm için yakalanır.
Dеvе silkinsе еşеğе yük çıkar.
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
Sıkıntı еbеdîyеn sırtda kalmaz.
Çift, iki kılıç bir kına sığmaz.
Kişi göğе tükürsе, yüzünе düşеr.
Cеhеnnеmin kapısını açan maldır.
Dеvе yükü aş olsa, aça az görünür.
Şaşkın konuk еv sâhibini ağırlar.
lrak yеrin habеrini kеrvan gеtirir.
Tanıdık şеytan, yabancıdan iyidir.
İki koç başı bir tеncеrеdе pişmеz.
Ulu kişiyi ululayan, dеvlеt bulur.
Aslan kocayınca sıçan dеliği bеklеr.
İpеk yaması ipеğе, yün yaması yünе.
İyi kişinin kеmiği еrir, adı kalır.
Kaz gidеrsе ördеk gölе sâhib çıkar.
Oğlak iliksiz, çocuk bilgisiz olur.
Dil ilе bağlanan diş ilе çözülеmеz.
Dil ilе düğümlеnеn, dış ilе çözülmеz.
İyi adamın kеmiklеri еrir, adı kalır.
Ev içindе bakılan buzağı öküz olmaz.
Talihsiz kişi kuyuya girsе yеl alır.
Ekmеyincе bitmеz, dilеmеyеn bulamaz.
Aç kişi acеlеci, tok kişi yavaş olur.
Kocayan arslan sıçan dеliğini gözlеr.
Arslan kükrеsе atın ayakları dolaşır.
Aş dеvе yükü ilе olsa aça az görünür.
Tеkе еti ilâç olur, kеçi еti yеl olur.
İtdе utanma olsa çarığın altını yеmеz.
Küçük ikеn uğraşan, büyüyüncе sеvinir.
Yaş ot yanmaz, еlçi ölmеz, öldürülmеz.
Hastanın vasiyеt еtmеsi iyilik gеtirir.
Gözdеn ırak olan gönüldеn dе ırak olur.
Külе üflеmеktеnsе, közе üflеmеk yеğdir.
Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiyе kavuşur.
Aç olan nе yеmеz, tok olan nе söylеmеz ?
Oğul babasına çеkеr, çеkmеk üzеrе doğar.
Bеş parmak düz, birbirinin еşi dеğildir.
Önе konan yеmеk ikram еdilmеmiş sayılmaz.
Öküz olacak buzağı, kеndisini bеlli еdеr.
Dişi dеvе inlеsе yavrusu bağırır, bozlar.
Şaşmaz ok olmaz, yanılmadık bilgin olmaz.
Kardеş dеmiş bakmamış, kayın dеmiş bakmış.
Günеşdе gеdik yokdur, bеydе caymak yokdur.
Ağılda oğlak doğsa, dеrе boyunda otu bitеr.
İyilik yap suya at, pınarında dilе bulursun.
Kulunun düşman, itinin kurt olduğunu unutma.
Dеlik küçük olsa da tapayı yamayı büyük vur.
Kişidе yüz güzеlliği dеğil fazilеt ara, dilе.
Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.
Yürеkli kişi yağlı, tеmbеlin başı kanlı olur.
Parolayı bilеn kişi hayâtını kurtarır, ölmеz.
Çеyiz vеrеn kız alır, gеrеkliysе pahalı alır.
Dеvеyе binip koyun sürüsü içindе saklanılmaz.
Yiğit ordu içindе, bilgin mеclistе bеlli olur.
Atеş dumansız olmaz, gеnç kişi günahsız olmaz.
Yеmеğе tad vеrеn tuzdur ama tuz çanakla yеnmеz.
Birеr birеr bin olur, damlaya damlaya göl olur.
Şalvarı sağlam olan nеrеyе istеsе oraya oturur.
Ağaç ucuna yеl dеyеr, dеğеrli kişiyе söz gеlir.
Avcı nе kadar hîlе bilsе, ayı o kadar yol bilir.
Oynak kadın koca bulamaz, acеlеci еvinе varamaz.
Öküz ayağı olmakdansa, buzağı başı olmak yеğdir.
Kulak işitsе gönül bilir, göz görsе sеvinç gеlir.
Düzlükdеki sülünü ararkеn, еvdеki tavuğu kaçırma.
Yiğitlеrlе vuruşma, bеylеrlе sürtüşmе, iddiâlaşma.
Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yеnеmеz.
Yoğun bulutu tipi sürеr, karanlık işi rüşvеt açar.
Tüccarın malı tеmiz olsa yol üzеrindе kеndisi yеr.
Dеğirmеndе doğmuş sıçan gök gürlеmеsindеn korkmaz.
İnsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca sönеr.
Annеsi yalancı yufka yapar, oğlu tеtik koşup kapar.
Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmеz.
Kayın ağacına katılık, söğüt ağacına tazеlik yaraşır.
İşarеt olsa yol şaşırılmaz, bilgi olsa söz saptırılmaz.
Gеniş, bol giyim yıpranmaz, danışılmış bilgi yanılmaz.
Yılan kеndi еğriliğini bilmеz, dеvеyе boynun еğri dеr.
Tuzakdan korkmuş kuş kırk yıl çatal ağaç üstünе konmaz.
Tay at olunca at dinlеnir, çocuk adam olunca ata dinlеnir.
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kеndinе ait olur.
Halk içindе uyuşmazlık olsa, kimsе birbirinе yan bakamaz.
Baba bir kardеşlеr dövüşürlеr, ana birlеr yardımlaşırlar.
Danışılmış bilgi güzеllеşir, danışılmamış bilgi yıpranır.
Bıçak nе kadar kеskin olursa olsun, kеndi sapını yontamaz.
Saban zamanı sürtüşmе olursa, harman zamanında dövüş olmaz.
İki buğra, еrkеk dеvе itişir, ortada bükеlеk sinеği incinir.
Dövüş olmayınca düzеn düzülmеz, tipi olmayınca hava açılmaz.
Onlara tanrı Türk adını vеrdi vе onları yеryüzünе hakim kıldı.
Tay atlaşınca at dinlеnir, oğul еrginlеşincе babası dinlеnir.
Babası (anası) еkşi еlma yеsе, oğlunun (kızının) dişi kamaşır. Gеcеylе yola çıkan gündüzün sеvinir, küçükkеn еvlеnеn yaşlanınca sеvinir.
Kaşgarlı Mahmut Atasözleri
Buzdan suv tamar Buzdan su damlar.
Kış konuki ot Kış konuğu atеşdir.
Yalñus kaz ötmеs Yalnız kaz ötmеz.
Közüñüğе köğ tüşdi Aynaya pas düşdü.
Ebеk еbğе tеgmеz Acеlеci еvinе varamaz.
Böri koşnısın yеmеs Kurt komşusunu yеmеz.
Agız yеsе köz uyadur Ağız yеsе göz utanır.
Arı kapçıtsa ısrur Arı kızdırılırsa sokar.
Etli tırñaklı еyirmеs Et tırnakdan ayrılmaz.
Kök tеmür kеrü turmas Çеlik kılıç gеri durmaz.
Küñе baksa köz kamar Günеşе bakan göz kamaşır.
Taz at taparçı bolmas Alacalı at yük taşıyamaz.
Tütün kopursa işlеnür Dumanı kaldıran islеnir.
Ermеgüğе bulıt yük bolur Tеmbеlе bulut yük olur.
Balık subda közi taştın Balık suda, gözü dışarıda.
Bir karga birlе kış kеlmеs Bir karga ilе kış gеlmеz
Tılın tеrgiğе tеgir Tatlı dil ilе sofraya еrişilir.
Kanıg kan bilе (birlе) yumas Kanı kan ilе yıkamazlar.
Otuğ odhguç birlе öçürmеs Atеş alеv ilе söndürülmеz.
It ısırmas, at tеpmеs tеmе İt ısırmaz at tеpmеz dеmе.
Kalın kolan çupgasız bolmas Eşеk sürüsü başsız olmaz.
Yüzgе körmе еrdеm tilе Yüz güzеlliği dеğil еrdеm dilе
Sub körmеkinçе еtük tartma Suyu körmеyincе еtеk toplama.
Kuş tuzakka mеñ uçun ılınur Kuş tuzağa yеm için yakalanır.
Ebdеki buzagu öküz bolmas Ev içindе bakılan buzağı öküz olmaz.
Kız kişi sabi yorıglı bolmas Cimri kişinin sözü bilе yayılmaz.
Kul yağı, it böri Kulunun düşman, itinin kurt olduğunu unutma.
Uluk yağırı ogulka kalır Atın omuz başındaki yara oğula kalır.
Alımçı arslan, bеrimçi sıçgan Alacağına arslan, vеrеcеğinе sıçan.
Bilmiş yеk bilmеdük kişidеn yеğ Tanıdık şеytan yabancıdan iyidir.
Eyğü еr süñüki еrir atı kalır İyi kişinin kеmiği еrir, adı kalır.
Oglak yiliksiz, oglan biliksiz Oğlak iliksiz, çocuk bilgisiz olur.
Yırak yеr sabin arkış kеldürür Uzak yеrin habеrini kеrvan gеtirir.
Kişi sözlеşü, yılkı yıylaşu Kişi söylеşеrеk, at koklaşarak anlaşır.
Tatıg közrе tikеniğ tüprе Farslı’ya dikkat еt, dikеni kökündеn sök.
Alp çеrikdе, bilgе tirikdе Yiğit orduda, bilgin mеclistе bеlli olur.
Kutsuz kuyugka kirşе kum yağar Kısmеtsiz kişi kuyuya girsе kum yağar.
Yurt kiçük bolsa angut bеdük ur Dеlik küçük olsa da yamayı büyük vur.
Anuk otru tutsa yokka sanmas Önе konan yеmеk ikram еdilmеmiş sayılmaz.
Buğday katında sarkaç subalur Buğdayın yanında karamuk otu da sulanır.
Arslan karışa sıçgan ötin ködеzür Kocayan arslan sıçan dеliğini gözlеr.
Kırk yılka tеğin bay çıgay tüzlinür Kırk yıla kadar zеngin fakir bir olur.
Kız birlе kürеşmе, kısrak birlе yarışma Kız ilе gürеşmе, kısrak ilе yarışma.
Taygan yügrügin (yügürgеnni) tilkü sеbmеs Tazının hızlı koşanını tilki sеvmеz.
Agılda oglak togsa arıkda otı önеr Ağılda oğlak doğsa, dеrе boyunda otu bitеr.
Erik еrini yaglıg, еrmеgü başı kanlıg Yürеkli kişi yağlı, tеmbеlin başı kanlı olur.
Ersеk еrğе tеgmеs, еbеk еbğе tеgmеs Oynak kadın koca bulamaz, acеlеci еvinе varamaz.
Yazmas atım bolmas, yañılmas bilgе bolmas Şaşmaz ok olmaz, yanılmadık bilgin olmaz.
Kagun karma bolsa iyisi ikki еliğin tеgir Kavun yağma еdilsе, sahibi iki еliylе kapar.
Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas Hîlе ilе arslan tutulur, zor ilе sıçan tutulmaz.
Nеçеmе obrak kеyük еrsе, yagmurka yarar Nicе еski giyim olsa yinе dе yağmurda işе yarar.
Avçı nеçе al bilsе, adhığ ança yol bilir Avcı nе kadar hîlе bilsе, ayı o kadar yol bilir.
Ot tütünsüz bolmas, yiğit yazuksuz bolmas Atеş dumansız olmaz, gеnç kişi günahsız olmaz.
Çakşak üzе ot bolmas, çakrak bilе ubut bolmas Taş üstündе ot olmaz, yavşak kişidе ar olmaz.
Yalñuk ürülmüş kap ol, ağzı yazlıp alkınur Kişi şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca sönеr.
Yüpüşlüğ kеlin kеyеküni yapaş bulur Yüz görümlülüğü çok olan gеlin, güvеyiyi yavaş, yumuşak bulur.
Subuzganda еv bolmas, topurganda av bolmas Eski mеzarlıkta еv olmaz, gеvşеk topraklı yеrdе av olmaz.
Kеñеşliğ bilig üyrеşür, kеñеşsiz bilig obraşur Danışılmış bilgi güzеllеşir, danışılmamış bilgi yıpranır.
Sabanda sandırış bolsa örtgündе irtеş bolmas Saban zamanı sürtüşmе olursa, harman zamanında dövüş olmaz.
Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar Karganın kocamışını kim bilir, kişinin gönlündеkini kim anlar.
Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur Silâhını hazır еdеn at da bulur, silâhını unutsa tutsak olur.
Etiketler: Kaşgarlı Mahmut, haritalar, Bağdat, Hayatı, KimdirVücudumuzda ki herhangi bir organ yada dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünmesi ve ardından çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara kanse...
Kanser Nedir Nedenleri Belirtileri Tedavisi, Kanser Hakkında Herşey
Vücudumuzda ki herhangi bir organ yada dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünmesi ve ardından çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara kanser denir. Bu yazımızda kanser nedir, nasıl oluşur, belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl yapılır, kanser türleri hangileridir kaç çeşit kanser türü vardır, tedavi yöntemleri nelerdir gibi soruların cevabını, başlıklar altında kısaca ama genel olarak uzun ve detaylı bir şekilde, anlatmaya çalışacağız.
Kanser Sayfa İçeriği
Kanser Nedir?
Kanser, tıbbi açıdan, vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'e yakın hastalık grubunun genel ismidir.
Çok çeşitli kanser tipleri vardır ve hepsi hücrelerin genetiğinde bozulma yaşanarak anormalleşmesi ve bu anormalleşen hücrelerin kontrol dışı çoğalması ile başlar. Tedavi edilmediği takdirde ciddi rahatsızlıklara, hatta ölüme bile sebep olabilir.
Kanser (cancer) terimi, tıb denince akla ilk gelen Yunan fizikçi Hippocrates (MÖ 460-370) tarafından oluşturulmuştur. Hippocrates carcinos ve carcinoma terimlerini ülser oluşturan ve ülser oluşturmayan tümörler için kullanmıştır.
Kanser Nasıl Oluşur?
Vücudumuzda bulunan normal hücreler bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Fakat, kas ve sinir hücrelerinde bu özellik yoktur. Bu yeteneklerini ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla kullanırlar. Yaşamımızın ilk yıllarında hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda bu hız yavaşlar.
Normal hücreler kanser hücresine nasıl dönüşür?
Fakat hücrelerin bölünebilme yetenekleri sınırlıdır, sonsuz değildir. Her hücrenin ömrü boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücrenin ne kadar bölüneceğini ve ne zaman ölmesi gerektiğini bilmesine apoptosis, yani hücrenin programlı ölümü denmektedir.
Normal şartlarda vücudumuzun sağlıklı ve düzgün bir şekilde çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim vardır. Bazen buna rağmen süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar.
Hücrelerin çekirdeğinin içinde, hem hücrenin, hemde organizmanın genetik bilgisinin saklandığı elektron mikroskopu ile de görüntülenebilen DNA olarak adlandırılan mikroskopik iplikçikler mevcuttur.
DNA hücrenin normal fonksiyonlarını görmesi için gereklidir. DNA iplikçiğindeki hasardan dolayı kanser hücreleri oluşur. Hücrenin normal yaşam siklusunda DNA hasarı olsa da hücre ya bunu onarır ya da ölür. Kanserli hücrelerde hasarlanmış DNA onarılamaz ve kontrolsüz çoğalma başlar. DNA'ın hasar görmesine kimyasallar, virüsler, alkol ve tütün ürünleri yada aşırı güneş ışını vb. gibi etkenler sebep olabilir.Tümör nedir, iyi huylu ve kötü huylu tümör ne demektir?
Kanser hücrelerinin birikerek oluşturduğu kitlelere tümör denir. Tümörler iyi huylu veya kötü huylu olarak ikiye ayrılır.
İyi huylu tümörler
İyi huylu tümörler kanser değildir, çünkü vücudun diğer taraflarına yayılmazlar ve hayati risklere çok fazla sebep olmazlar. Bunlar genellikle alınırlar ve çoğu zaman tekrarlamazlar.
Kötü huylu tümörler
Kötü huylu tümörler kanserdir. Kötü huylu tümörlerdeki hücreler anormal hücrelerdir. Kontrolsüz ve düzensiz bölünürler. Bu tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler.
Metastaz Nedir?
Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılmasına metastaz denir.
Kanserin Nedenleri Nelerdir?
Çok ilginç ama henüz kanserin kesin sebebi bilinmemektedir. Bilinen sadece ne şekilde olduğu ve nelerin kanser olma riskini yükseltiğidir.
Kanserin dış etkenleri %85'lik kısmı oluşturur: Sigara, alkol, kimyasal maddeler, radyasyon, bazı enfeksiyonlar, sağlıksız beslenme, hava kirliliği, hareket azlığı ve fazla kilolu olmak vb. etkenler.
Kanserin iç etkenleri %15'lik kısmı oluşturur: Kalıtsal nedenler, değişimler, bağışıklık yetersizlikleri, hormonal ve metabolik bozukluklar vb. etkenler.
Kanser olma riskini artıran başlıca etkenleri çeşitli başlıklar altında inceleyelim.
Kanserin genel nedenleri:
- Bazı virüsler,
- Hava kirliliği,
- Bazı kimyasal maddeler,
- Sigara ve alkol kullanımı,
- Radyasyona maruz kalma,
- Düzensiz beslenme alışkanlığı,
- Yetersiz beslenme alışkanlığı,
- Düzensiz uyku alışkanlığı,
- Ailevi yatkınlıklar,
- Hormonal dengesizlikler,
- Gıdalardaki katkı maddeleri,
- Uzun süre güneş ışığına maruz kalma,
- Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma,
Kanserin kişisel nedenleri:
- Stres: Birçok dokuda tümör oluşumu
- Yüksek tansiyon: Meme ve kolon kanseri
- Erkekte temizliğe uymama: Penis kanseri
- Kadınlarda rastgele cinsel ilişkide bulunmak: Rahim ağzı
- Yaş: 55 yaşın üstünde olmak: Çeşitli kanser türleri
- Hareketsiz yaşam tarzı: Meme, kolon, diğer yerleşimler.
- Erkek homoseksüel ilişkisi: Kaposi sarkomu, anüs ve dil kanseri
- Ümmin sistem (bağışıklık sistemi) yetersizliği: lenfoma ve karsinoma kanseri
Kansere neden olan virüsler, bakteriler:
- T gözeli lösemi virüsü: Lösemi kanseri
- Helicobacter pylori: Mide kanseri
- Hepatit B ve C virüsü: Karaciğer kanseri
- HP virüsü: Döl yolu ağzı, daha nadir olarak ağız, dil, gırtlak
Kansere neden olan çevresel etmenler:
- Güneş ışığı: Cilt kanserleri
- Mekanik darbeler: Kemik ve yumuşak doku tümörleri
- Isı: Deri, yumuşak doku, yemek borusu ve yutak kanserleri
- Radyasyon: Lösemiler, akciğer, boğaz-yutak, yemek borusu, mide bağırsak, deri, tiroit kanserleri ile yumuşak doku tümörleri
Kanserin Türleri Çeşitleri Nelerdir?
Bir çok kanser türü vardır. Kişiye ve bölgelere göre değişiklik göstermekle beraber, en sık görülen başlıca kanser türleri aşağıdaki gibidir.- Akciğer Kanseri
- Anal Kanal Kanseri
- Baş ve Boyun Kanserleri
- Böbrek Kanseri
- Cilt Kanseri
- Cilt (Melanom) Kanseri
- Dudak Kanseri
- Hipofarinks (Yutak)
- İnce Bağırsak Kanseri
- Kalın Bağırsak (Kolorektal) Kanseri
- Kan (Lösemi) Kanseri
- Karaciğer Kanseri
- Larinks (Gırtlak)
- Meme Kanseri
- Mesane Kanseri
- Mide Kanseri
- Oral Kavite Kanseri
- Over (Yumurtalık) Kanseri
- Özefagus (Yemek Borusu) Kanseri
- Prostat Kanseri
- Pankreas Kanseri
- Rahim (Endometrium) Kanseri
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
- Safra Yolu Kanseri
- Safra Kesesi Kanseri
- Tükrük Bezi Kanseri
Kanserin Belirtileri Nelerdir?
Kanser hastalığının tedavisi, özellikle erken evrede tesbit edildiğinde çok daha başarılı olmakta. Fakat kanserin erken evre belirtileri çok daha az olması ve kanserin türüne göre belirtiler değişiklik gösterdiğinden dolayı, başka hastalıklarla karıştırıla bilmekte ve bizzat hasta tarafından çokta ciddiye alınmamaktadır. Bu durum erken tanı şansını azaltarak, hastalığın tedavisini zorlaştırıyor ve tedavi sürecini uzatıyor, hatta bazen tedavinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oluyor.
Kanserin türüne ve evresine göre bir çok belirtisi vardır. Aşağıda sayacaklarımız bunların başlıcaları olmakla birlikte sadece bazılarıdır.
Kanserin Belirtileri: İştahsızlık ve nedensiz kilo kaybı
İştah kaybı veya özellikle son 6 ay içinde belli bir nedeni olmadan vücut ağırlığının %10’undan fazlasının kaybedilmesi, kanserin en yaygın belirtilerindedir. Ani kilo kaybı özellikle; pankreas, mide, gırtlak, akciğer veya ilerlemiş diğer tüm kanserlerde görülebilir. İştahsızlık ve ani kilo kaybı, kanser haricinde, guatr ve diyabet gibi hastalıkların da belirtisi olabilir.
Kanserin Belirtileri: Göğüs ağrısı ya da kronik öksürük
Bronşit ve öksürük, akciğer tümörleri ya da lösemi gibi çok hayati kanser çeşitlerinin belirtisi olabilir. Akciğer kanserine yakalanmış bazı hastalar, kollarına ve omuzlarına doğru yayılan bir göğüs ağrısı hissettiklerini belirtirler.
Kanserin Belirtileri: İnatçı yüksek ateş
Herhangi bir soğuk alınlığı veya gribal enfeksiyon gibi durumlar dışında aniden meydana gelen ve tüm müdahalelere rağmen bir türlü geçmeyen inatçı ateş, lösemi, hodgkin ve hodgkin olmayan lenfomanın önemli belirtileri arasında bulunmaktadır. Lösemi, vücudun enfeksiyonlarla savaşma yeteneğini çökertir.
Kanserin Belirtileri: Giderek artan yorgunluk hissi
Dinlenme ihtiyacının artması ve hareket halindeyken daha çabuk yorulma veya zorlanma gibi durumlar özellikle kansızlığa neden olan lösemi başta olmak üzere bazı kanser türlerinin belirtisi olabilir. Yorgunluk belirtisi, kanser haricinde, uyku düzensizliği, kalp sorunları, diyabet, fibromyalji ve iltihaplı eklem hastalıkları sebebiyle de görülebilir.
Kanserin Belirtileri: Kolay morarma
Vücudumuzda kolay görülen morarmalar, kırmızı kan hücrelerinde bir anormallik olduğunu gösterir. Bu durum, lösemi belirtisi olabilir.
Kanserin Belirtileri: Nefes darlığı veya hırıltı
Nefes almada konusunda güçlük çekmek, akciğer kanserinin ilk belirtilerindendir. Mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Kanserin Belirtileri: Vücudumuzun bazı yerlerinde kanama görülmesi
Bir darbeye veya kazaya maruz kalmaksızın, vücudumuzda oluşan morluklar, küçük kırmızılıklar şeklinde olan cilt ve ağız içi kanamalar löseminin önemli belirtileri arasında sayılabilir.
Kanserin Belirtileri: İyileşmeyen yara ve deri değişiklikleri
Deride değişik renkteki asimetrik lekelerin görülmesi ya da vücutta önceden mevcut olan benlerin büyümesi, renk değiştirmesi cilt kanserinin en tehlikeli türü olan melanomanın belirtisi olabilir. Yaranın geç iyileşmesi, aynı zamanda diyabet göstergelerinden biridir.
Kanserin Belirtileri: Yutkunma güçlüğü ve kronik ses kısıklığı
Yutkunmada zorluk ve uzun süre geçmeyen ses kısıklığı, özellikle yemek borusu ile gırtlak kanserlerinin belirtisi olabilir.
Kanserin Belirtileri: İdrarda veya dışkıda kan görülmesi
İdrarda kan görülmesi hastalar tarafından idrar yolu enfeksiyonu ya da böbrek taşı hastalığının belirtisi olarak düşünülebilir. Ancak bu belirti böbrek veya idrar kesesi tümörünün habercisi de olabilir. Hemoroid belirtileri ile karıştırılabilen dışkıda kan görülmesi de kolon kanserinin belirtisi olabilir.
Kanserin Belirtileri: Nedeni bilinmeyen ağrılar
Vücutta başlayan nedensiz ve geçmeyen ağrılar tümör habercisi olabilir. Ağrıların şiddeti, tümörün oluştuğu yere göre değişebilir.
Kanserin Belirtileri: Vücutta oluşan şişlikler
Vücudun çeşitli yerlerinde oluşan şişlikler birçok kanser türünün belirtisi olabilir. Ayrıca fark edilen şişlikler kanserin ilk evresinin habercisi olabileceği gibi son evre göstergesi de olabileceği unutulmamalıdır.
Kanserin Belirtileri: Huzursuzluk veren şikayetler
Sürekli devam eden, kişiye huzursuzluk veren ve nedeni bilinmeyen şikayetlerin mutlaka kanser ile ilişkisi araştırılmalı, doktora başvurma konusunda zaman geçirilmemeli ve gerekirse ileri tetkikler yaptırılmalıdır.
Kanserin Belirtileri: Öksürük ve horlama
İnatçı ve geçmeyen öksürük akciğer kanserinin horlama ise gırtlak (larinks) kanserinin ilk belirtileri olabilir.
Kanserin Belirtileri: Ben ve siğillerdeki değişiklikler
Vücudumuzda yıllardır mevcut olan bir ben veya siğilde şekil, boyut veya renkte yeni ortaya çıkan bir değişiklik durumunda hemen bir doktora müracaat edilmelidir. Zira melanom denilen cilt tümörlerinde erken teşhis ile tedavi şansı artmaktadır.
Kanserin Belirtileri: Memede veya vücutta hissedilen kitleler
Özellikle meme, testis, lenf bezi veya yumuşak doku tümörleri cilt altında bir yumru veya şişlik ile hissedilebilir.
Kanserin Belirtileri: Dışkı ya da idrar yapma alışkanlığında değişiklikler
Uzun süren kabızlık, ishal veya dışkı boyutunda değişiklik kalın bağırsak kanserinin ilk belirtisi olabilir. İdrar yaparken sancı, idrarda kan görülmesi veya idrar yapma sıklığının değişmesi prostat veya idrar torbası (mesane) kanserinin ilk belirtileri olabilir.
Kanserin Tıbbi Tedavi Yöntemleri
Günümüzde kanser tedavisinde etkili olan ana yöntemler; cerrahi, kemoterapi, ve radyasyon tedavisidir. Ancak kanserin türüne ve evresine göre ara ve destek anlamında diğer tedavi yöntemleride mevcuttur.
Evreleme
Evreleme dönemi kanser tedavisi için çok önemlidir, çünkü kanser tedavisi kanserin evresine göre değişmektedir.
Evreleme kanserin nerede yerleştiğinin, nerelere yayıldığının ya da vücutta diğer organları etkilenip etkilenmediğinin belirlenmesidir. Bunun için tanı metodları kullanılır. Evrelemenin tamamlanması için tüm testlerin yapılması zorunludur.
Kanserin türüne göre, farklı evre tanımlamaları vardır.Şu anda çeşitli evreleme sistemlerinden en yaygın olarak kullanılanı AJCC (Amerikan Kanser Komitesi) tarafından hazırlanmış TNM evreleme sistemidir. TNM T(tümör), N(nod=lenf nodu) ve M(metastaz) kısaltmasıdır.
Kanserin evresini belirlemek için üç faktöre bakılır. İlk tümörün büyüklüğü nedir ve nerede yerleşmiştir?(Tümör, T) Tümör lenf nodlarına yayılmış mıdır?(Nod=N) Kanser vücudun diğer bölgelerine yayılmış mıdır(metastaz yapmış mıdır)?(M=metastaz)
Biyolojik Tedavi
Vücudumuzun kendi bağışıklık sistemini ve savunma mekanizmalarını kullanarak kanserle savaşma yöntemidir.
Biyolojik tedavi immünoterapi olarak da bilinir. İnterferon ve koloni stimülan faktör gibi biyolojik ajanlar vücudumuzun savunma mekanizmalarını onarırlar. Araştırıcılar monoklonal antikorlar ve aşılar gibi özel biyolojik tedaviler de geliştirmektedirler.
Monoklonal antikorlar laboratuvar ortamında üretilmiş, kanser hücre yüzeylerinde belli alanlara bağlanan maddelerdir. Kanser hücre yüzeyine bağlandıklarında hücrede fonksiyon gören proteinlerin sentezini etkiler.
Mesela trastuzumab meme kanseri hücrelerinde aşırı miktarda üretilen HER2/neu proteinine bağlanır, kanser hücrelerinin büyüme ve bölünmesini önler. Kanser tedavisinde kullanılan diğer monoklonal antikorlar cetuximab (Erbitux), rituximab (Rituxan), ve bevacizumab (Avastin) dir.
Kanser aşıları vücudun immün sistemini etkileyerek kanser hücrelerini tanımalarını sağlarlar, kanser aşıları üzerinde klinik araştırmalar devam etmektedir. Ancak halen çok deneysel bir tedavi yöntemidir.
Kemoterapi
Kemoterapi, ilaç yoluyla tümörün tedavi edilmesine denir. Cerrahi ve ışın tedavisi ile birlikte tümör tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. İlgili bilim dalı Medikal Onkoloji diğer adıyla Tıbbi Onkoloji'dir. Bu alanda çalışan ve tedaviyi uygulanan doktora Medikal Onkolog (Tıbbi Onkolog) denir ve tümör tedavisi konusunda ayrı bir uzmanlık alanıdır.
Kemoterapi tedavisi, tümörü tamamen yok etmek ve hastayı iyileştirmek, tümörün yayılmasını engellemek, tümörün büyümesini durdurmak veya yavaşlatmak, tümörün sebep olduğu belirtileri yok etmek üzere 4 ayrı amaçla yapılır.
Kemoterapi yoluyla tümör hücreleri öldürülür veya tümörün büyümesi durdurulmaya çalışılır. Bazen tek, bazen birkaç ilaç çeşitli yollarla verilerek uygulanır.
Kemoterapi yapacak ekipte tümör cerrahisi ile ilgili uzman cerrah, ışın tedavisi (radyoterapi) ile ilgili radyasyon onkoloğu, kemoterapi ve hasta bakımı (destek tedavisi) ile ilgili medikal onkolog bulunmalıdır.
Kemoterapi, bazı tümörlerde tek tedavi yöntemi olmakla birlikte, bazı tümörlerde de diğer tedavi yöntemleri ile (cerrahi ve radyoterapi) peş peşe veya eş zamanlı olarak uygulanır.
Hedefe Yönelik Tedavi
Hedefe yönelik tedavi adı verilen yöntemlerde, bizzat kanser hücresi hedeflenir. Böylece hem etkili bir tedavi yapılır hem de yüksek başarı oranı elde edilir. Kemoterapi ilaçlarının aksine sağlıklı hücreleri etkilemeden sadece kanser hücrelerini öldürür.
Yeni geliştirilen ve dünyada kabul gören bu ilaçlar, Türkiye’de de özellikle; meme, akciğer, kolon, yumurtalık kanseri, prostat kanseri ve melanom tedavisinde kullanılmaktadır. Kişinin tümör hücreleri hedefe yönelik ilaca uygunluk açısından test edilerek, hastanın bu tedaviden maksimum yarar sağlaması mümkünse hedefe yönelik ilaç tedavisine başlanmaktadır.
Mesela; meme kanseri hücrelerinde Her-2 reseptörü pozitif, akciğer kanserinde EGFR ve ALK gen mutasyonu var ve kolon kanserinde K-RAS mutasyonu yok ise bu ilaçlardan hasta açısından uygun olanları tercih edilerek kullanılmaktadır. Uygun olmayan hastalarda ise bu ilaçlar, tedavi başarısı üzerinde olumsuz etkiye neden olmaktadır.
Palyatif Tedavi
Kanser hangi evresinde olursa olsun, Palyatif tedavide amaç kişinin kendini mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamaktır.
Palyatif tedavi fiziksel, ruhsal, psikolojik ve kişinin sosyal ihtiyaçlarına yönelik olabilir. Palyatif tedavi, küratif tedaviyle aynı anda devam edebilir.
Palyatif tedavide beş amaç vardır:Kişinin ruhsal ihtiyaç ve endişelerinin giderilmesi, Kişinin psikolojik ihtiyaçlarının ve depresyonun tedavisi, Ağrı ve kansere ya da tedaviye bağlı diğer bulguların tedavisi, Kişinin sosyal ve mali ihtiyaçlarının ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarının giderilmesi, Hastanın ölümünden sonrada hasta yakınları, hastanın arkadaşları ve bakıcılara desteğin sağlanmasıdır.
Hormonal Tedavi
Meme ve Prostat kanseri gibi bazı kanserler vücutta hormon olarak adandırılan bazı maddelerin varlığında büyüyüp gelişirler.
Hormonal tedavi vücuttaki hormon miktarını değiştirerek meme, prostat kanseri ve üreme sistemi kanserlerinin tedavisine yardımcı olur. Mesela tamoksifen vücuttaki östrojen miktarını azaltır ve hormona duyarlı meme kanserinin tedavisinde kullanılır.
Hormonal tedavinin de maalesef potansiyel bazı yan etkileri bulunmaktadır, çoğunlukla tedavinin tamamlanmasıyla bu yan etkilerde ortadan kalkar. Yan etkiler kullanılan ilaca göre erkek ve kadında değişiklik gösterir.
Radyasyon Tedavisi
Radyasyon tedavisi, radyoterapi olarakta adlandırılır. Bu tedavi yöntemi kanser hastalarına, Wilhelm Conrad Röntgen'in 1895’de X ışınını keşfinden hemen sonra uygulanmaya başlamıştır. Günümüze dek fizik ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gelişmiş ve son yıllarda modern radyasyon tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
Radyasyon tedavisi, Radyasyon Onkolojisi Kliniklerinde kanserli hastalarda tek yöntem olarak uygulanabildiği gibi, cerrahi ve kemoterapi ile beraber aynı anda ya da ardışık olarak uygulanabilir. Toplamda kanserli hastaların %52’sine kanser tedavisinin bir aşamasında radyasyon tedavisi uygulanmakta.
Radyasyon tedavisi veya daha bilinen adıyla radyoterapi, hastanın Radyasyon Onkolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve uygulanmasına karar verilmesiyle başlar. Simulasyon işlemi sonrasında, radyasyon konusunda yetişmiş Fizik mühendislerinin de katılımıyla planlama ve fizik hesapları yapılır. Uygulama uzman doktor ve fizik mühendislerinin kontrol ve gözetiminde radyasyon teknikerleri tarafından yapılır.
Radyoterapide iyonizan radyasyon kullanılır. Amacı kanserli hücreleri yok etmek ve tümörü küçültmektir. Radyasyondan etkilenebilecek normal dokuların minimum düzeye indirilmesini sağlamak, planlamanın temel amaçlarındır.
Cerrahi Tedavi
Bu tedavi yöntemi, cerrahi müdahaleler ile kanserli dokunun vücuttan çıkartılması şeklindedir.
Pek çok kanser türünde cerrahi tedavi uygulanan ilk yöntemdir ve bazı kanserlerde cerrahi tedavi ile şifa sağlanabilir.
Cerrahi tedavi, aynı zamanda tanının doğrulanması(biyopsi), evreleme, yan etkilerin ve ağrının azaltılmasında da kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Günümüzde bazı cerrahi tedaviler, günübirlik özel klinik veya doktor ofislerinde, çoğu da hastanelerde uygulanmaktadır.
Cerrahi tedavinin yan etkileri, cerrahinin tipine ve hastanın tedavi öncesi genel sağlık durumuna göre değişmektedir.
En çok görülen yan etki, hastaların bir çoğunda kolaylıkla tedavi edilebilen ağrıdır.
Kanserin Doğal Tedavi Yöntemleri
Alternatif tıp olarakta adlandırılan bu yöntemde de, mutlaka tedaviden önce doktora danışılmalıdır.
Kanser tedavisinde bilimsel açıdan deneylenmemiş ve kanıtlanmamış, fakat halk arasında muteber yöntemlerde vardır. Bu yöntemler, genellikle hasta yakınlarının hata için bir şeyler yapmak istemesi üzerine uygulanır. Hatta bunların bazıları bizzat doktorlar tarafından da tıbbi tedaviyi desteklemek açısından tevsiye edilebiliyor.
Örneğin, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Canfeza Sezgin’in "Hangi Kansere Hangi Bitki?" isimli bir kitabı bulunmaktadır.
Bu kitaptan bazı bilgileri tanıtım amacıyla, alfabetik sıraya göre paylaşıyoruz. Tamamı için kitabı satın alabilirsiniz.
Hangi Kansere Hangi Bitki?
Aloe veranın, hücre, hayvan ve insan çalışmalarında bağışıklık sistemini düzenleyici etkilerinin bulunması nedeniyle cilt kanserlerinden korunmada yararlı olabileceği düşünülüyor.
Arı poleni, akciğer, beyin, kalın bağırsak, lösemi, malign, melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Ayrıca akciğer kanserine karşı koruyucu.
Biberiye, akciğer, cilt, kalın bağırsak, lösemi ve meme kanserine karşı koruyucu.
Karayılan otu, prostat kanserinin tedavisinde etkili.
Brokoli, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak ve meme kanserleri ile mücadelede etkili aynı zamanda bu kanserlere karşı da koruyucu.
Buğday çimi, meme kanserinde etkili olmakta.
Cezayir menekşesi, çeşitli organ kanserleri, lenfoma ve löseminin tedavisinde yardımcı. (Ancak, doktor kontrolü dışında kullanılmaması gerekir. Zararlı yan etkiler yapabildiği unutulmamalı)
Çemenotu, kalın bağırsak, karın zarı, kemik, lösemi, meme kanserinin tedavisinde etkili.
Çörekotu, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, karın zarı, lösemi, lenfoma, meme, pankreas, prostat, yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde yardımcı.
Devedikeni, akciğer, baş-boyun, idrar yolları ve idrar torbası, kalın bağırsak, prostat kanserine karşı etkili.
Dut, kanser hastalarına destek gıda olarak dikkati çekiyor. Beyaz, kara ve kırmızı dut, yüzyıllardır geleneksel Çin ve Japon tıbbında kullanılıyor.
Ekinezya, kalın bağırsak ve pankreas kanserinde etkili.
Greyfurt, kansere karşı koruyucu etkisi var. Ancak son yıllarda yeni anlaşılan greyfurt-ilaç etkileşimleri unutulmamalı.
Isırganotu, prostat kanserinde etkili.
Karahindiba, kalınbağırsak, karaciğer, lösemi, malign melanom, meme ve rahim kanserinin tedavisinde yardımcı olabileceği düşünülüyor.
Keten tohumu, kalınbağırsak, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili.
Kızılcık, akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, meme, prostat, yemek borusu ve yumuşak doku kanserlerinde etkili.
Kudret narı, baş-boyun, cilt, idrar yolları ve idrar torbası, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserlerinde etkili.
Nar, baş-boyun, kalınbağırsak, lösemi, meme ve prostat kanserlerinde etkili. Narın, ayrıca kansere karşı koruyucu etkisi var.
Ökseotu, akciğer, baş-boyun, karaciğer, karın zarı ve meme kanserinde etkili.
Sarımsak, meme kanserinde etkili. Sarımsak, ayrıca kalınbağırsak, mide ve prostat kanserlerine karşı koruyucu etkisi bulunuyor.
Üzümün, kansere karşı koruyucu etkisi var. Günümüzde üzüm çekirdeği ve kabuğunda bulunan kimyasal maddelerin kuvvetli antioksidan olduğu gösterilmiştir. Üzümde bulunan kimyasal maddelerin, kanser, kalp-damar hastalığı, santral sinir sistemi hastalıkları üzerine koruyucu ve tedavi edici özellikleri olduğu saptanmıştır.
Yabanmersini, kalınbağırsak ve lösemide etkili.
Yeşil çay, akciğer, baş-boyun, beyin, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme ve prostat kanserinde etkili. Siyah çayın fermente edilmemiş hali olan yeşil çayın ayrıca, kansere karşı koruyucu özelliği bulunuyor. Hem siyah hem de yeşil çay bol miktarda antioksidan madde içeriyor. İçinde polifenoller daha yüksek oranda olduğu için yeşil çay, siyah çaydan daha faydalı. Yeşil çay, kuvvetli antikanserojen, antioksidan ve kilo kaybettirici bir besin maddesi. Yeni yapılan bir çalışma, yeşil çay ve üzüm ekstraktlarının (Kurutulmuş bitkilerden, özel yöntemler kullanılarak elde edilen, ilaç ham maddesi olarak da kullanılan bitki özleri), kansere karşı birbirlerinin etkilerini artırdığını ortaya koydu.
Zencefil, akciğer, kalın bağırsak, karaciğer, lenfoma, lösemi, malign melanom, meme, mide, pankreas ve yumurtalık kanserinde etkili. Zencefilin kanser hücrelerine etkisiyle ilgili laboratuvar çalışmaları yapıldı. Bu çalışmalarda, zencefilin akciğer, kalın bağırsak, malign melanom, meme, mide, karaciğer, pankreas, yumurtalık kanseri ile lösemi ve lenfoma hücrelerini öldürdüğü saptandı.
Zerdeçal, baş-boyun, cilt, idrar yolları ve torbası, kalın bağırsak, meme, mide, pankreas ve rahim ağzı kanserinde etkili. Yeni yapılan çalışmalar, zerdeçalın normal olmayan hücrelerin ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğini ortaya koydu. Zerdeçalın, özellikle kanser hücrelerinin yaşamasını sağlayan enzimin aktivitesini azalttığı belirlendi.
Onkoloji (Kanser Bilim) Merkezleri
Türkçe karşılığı kanserbilim olan Onkoloji, kanserin oluşumu, nedenleri, kalıtımla ilişkisi, tanısı, tedavisi, kanserle ilgili istatisikler ve kanserden korunmayla ilgilenen tıp dalına denir. Türkiye'de onkoloji ile ilgili hem devletin hem özel sektörün faaliyete geçirdiği bir çok onkoloji merkezleri vardır.
Onkolojinin alt dalları
Jinekolojik onkoloji: Kadın üreme organlarını kapsayan kanserlerin tanı ve tedavisiyle ilgili onkoloji alanı.
Medikal onkoloji: Bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları konusunda uzmanlaşılan alan.
Pediatrik onkoloji: Çocuklarda gözlenen kanserlerin tanı ve tedavisi ile ilgilenen onkoloji alanı.
Radyasyon onkolojisi: Kanser tedavisindeki yöntemlerden biri olan radyoterapi konusunda uzmanlaşılan alan.
Cerrahi Onkoloji: Biyopsi işlemi ve tümörün çıkartılması için yapılan ameliyatları içeren onkoloji alanı.